Yumuşak Güç ve Türkiye Markalaşması

Yumuşak Güç kavramı Amerikalı siyaset bilimci ve Harvard Üniversitesi Profesörü Joseph S.Nye tarafından 1990’lı yılların başlarında yayınladığı Bound to Lead: The Changing Nature of American Power isimli kitabında ele aldığı  bir kavram. (Nye 2004 yılında Soft Power: The Means to Success in World Politics adlı yeni bir kitap daha yazdı.)

Yumuşak Güç en basit anlamıyla bir ülkenin diğer bir ülke üzerinde askeri ve ekonomik güç uygulamak yerine sosyal bütünlük ve kültürle etkisi altına alması şeklinde açıklanıyor. Yumuşak güç özellikle ülkelerin markalaşması açısından oldukça önemli. Aynı zamanda ülke markaları içinde. Birazdan ülkelerin markalaşmasına nasıl katkı sağladığına ait örnekleri inceleyeceğiz. Öncelikle bu konuda yapılan araştırmayı bir bakalım.

Dünyanın en önemli iş ve kültür dergilerinden İngiltere merkezli Monocle dergisi her yıl ülkelerin yumuşak güç araştırmasını inceliyor. Ülkelerin askeri ve ekonomik değil; sosyal bütünlük ve kültürüyle diğer ülkeleri etkileyişini anlatan bu araştırmada ülkelerin diplomatik altyapısı, kültür alanında ortaya koydukları ürünler, eğitim kapasitesi, iş dünyasındaki cazibesi, düşünce kuruluşlarının sayısı, internet kullanıcılarının sayısı, son olimpiyatlarda kazanılan ödüller, medyanın gücü gibi alanlar inceleniyor.

Türkiye 2010’da 25’inci, 2011’de 23’üncü, 2012’de 20’nci sırada yer aldı. 2013 raporundaysa Türkiye altı sıra düşerek 26’ncılığa geriledi. 2013 yılı Kasım ayında yayımlanan rapordaki ülke sıralamaları ise şöyle;

2013-yumuşak-guc-ulke-siralamasi

(Konuyla ilgili videoyu buradan izleyebilirsiniz)

Monocle dergisinde Türkiye için yer alan yorumda, gerilemeye “Gezi Parkı eylemlerinin bastırılması, 2020 Olimpiyat adaylığının başarısızlığı ve ‘sıfır sorun politikasının çözülmesi” sebep olarak gösterildi. Tabi ki %100 direkt etken bunlar değil. Bunların dışında analizde dikkate alınan bir çok durumda da son yıllarda oldukça zayıfız.

Yumuşak Güç’ü daha iyi anlamak için ise bazı küçük örnekler;

Peki Türkiye neden daha yüksek sıralara çıkamıyor?

Türkiye’nin durumuna ve yakın zamanına şöyle bir bakalım;

Olimpiyatlar

2012-londra-olimpiyatlari-turkiyeTürkiye 2012 Yaz Olimpiyatlarına 16 dalda 114 sporcu ile katıldı. Türkiye bu oyunlara tarihinde en yüksek kadın katılım oranını yakaladı. Ülkemiz 2012 Yaz Olimpiyatlarında 2 Altın, 2 Gümüş ve 1 Bronz madalya kazandı. 2012 Yaz Olimpiyatları ülkemiz için katılım açısından verimli olsa da başarı açısından hiç öyle geçmedi.

Sivil Toplum Kuruluşları

sivil-toplum-kuruluslariABD’de 300 kişiye, Almanya’da 450 kişiye bir sivil toplum kuruluşu düşerken Türkiye’de ise yaklaşık 850 kişiye bir Sivil Toplum Kuruluşu (STK) düşüyor. Türkiye’de toplamda toplam dernek sayısı 78 bin civarlarında ama 118 bin dernek işlevsel olmadığı için kapatılmış.

Ülke Markaları

turk-markalariBazı markalar artık ülkenin markaları olmuştur. Yani tüketicilerine aynı zamanda ülkelerini tanıtırlar. Ülkemize baktığımızda bu markalara örnek olarak Türk Hava Yolları, Arçelik, Efes Pilsen, İş Bankası, Garanti gibi markalar olmasına karşın global arenaya çıktığımızda bu markalarımızın neredeyse en bilinenleri sadece Türk Hava Yoları, sonrada Efes Pilsen. Türk Hava Yollarının son zamanlarda yaptığı ataklar ülkemize de büyük katkı sağladı. Bunların dışında teknoloji ve otomotiv alanında bir tane dahi markamız yok.

Sportif Başarılar

12-dev-adam-ve-turk-milli-takimiBazı sporların izlenme gücünden dolayı ülkelerin algılanmasına ve markalaşmasına katkıları da aynı oranda diğer spor dallarına göre fazla. Örneğin futbol, basketbol, voleybol, tenis, motor sporları gibi dallarda kazanılan başarılar ile Badminton, Cirit, Eskrim, Goalball gibi alanlarda kazanılan bireysel veya takımsal başarılar ülke markasına eş değer oranda katkı sağlamıyor. 2013 yılına şöyle bir bakarsak Fenerbahçe Bayan Voleybol Takımı, CEV Kupasında final oynadı. Erkekler CEV Kupasında ise Halbank şampiyon oldu. FIBA Kadınlar Euroleague Finali’nde Fenerbahçe, Avrupa ikincisi oldu. FIBA Erkekler Avrupa Challenge Kupası Dörtlü Finali’nde,  Pınar Karşıyaka, Avrupa ikincisi oldu. Bunlar önemli başarılardı ve ülkemizin başarısına büyük katkı sağladı. Burada futbol en önemli sporlardan. Unutmayalım ki Galatasaray’ın 2000 yılında kazandığı UEFA Kupasının etkileri halen sürüyor. 12 Dev adamla yakaladığımız muhteşem  başarı ve futbol takımımızla dünya üçüncüsü olduğumuz zamanlarda ülkemizin markalaşmasına çok ciddi katkıları olmuştu ama bunlar kalıcı olamadı.

Kültür ve Sanat

kultur-sanatÜlkemizdeki sanat gelişmeleri incelediğimizde maalesef çok iç açıcı durumlar yok. Bu alanda dünya arenasında en bilinen yazar, modacı, yönetmen ve sanatçılarımız Fazıl Say, İdil Biret, Orhan Pamuk, Ferzan Özpetek, Nuri Bilge Ceylan, Fatih Akın, Atıl Kutoğlu, Tarkan. Bu kişiler kendi alanlarında oldukça etkili olmasına karşın ülkenin dünya arenasında Lady Gaga, Taylor Swift ya da PSY gibi etki alanı yüksek isimlerin olması oldukça önemli bir etken. Şöyle ki Tarkan’ın Şımarık şarkısı halen yurtdışında en bilinen şarkımız. O günden bu güne dünya arenasına bir tek Sertap Erener Eurovision birinciliği ile çıktı ama Tarkan’ı yakalayamadı. Yani ülkemizin bu alanlara çok daha fazla yatırım yapması önemli. Köprüler, yüksek binalar yapılacağına en önemli yatırım yapılması gereken alanlar maalesef unutuluyor.

Politik Durum

kirmizili-kadinÜlkemizdeki politik durum çoğu zaman istikrar gibi algılansa da maalesef durum göründüğünden çok farklı. Türkiye’nin bu kadar sıra geriye düşmesinde de en büyük etken son zamanlarda yaşanan Gezi olayları. Bu rapor sonucuna da doğrudan yansımış durumda. Bunu dünya genelinde yayımlanan bir çok bilimsel rapor sonuçlarından da anlıyoruz. Özellikle ülkemizde ifade özgürlüğü, insan hakları anlayışında uluslararası standartların çok gerisinde kalınması, adalet sistemindeki bozukluklar ve basının özgür olmaması bu duruma en büyük etken. Türkiye’nin bölgedeki tutumu da puanları eksiye düşüren en temel etkenlerden.

Ülke markamız yumuşak güç endeksinde bir anda 2010’daki durumumuzdan daha da geriye düştü. Bu durum Türkiye algısı ve markalaşması açısından oldukça önemli. Bu düşüşün ardında yatan bazı nedenleri kendi penceremden yukarıda değerlendirmeye çalıştım.

Sonuç olarak görülmesi gereken ülke algımızın iyi yerlere gitmediği ve bunun hem ülke insanına, hem ülke markalarına, hem ülke sanayisine hem de ülke gelişimine olumsuz sonuçlar doğuracağı. Bu rapor dikkatlice analiz edilmeli ve sonrasında yargıları bir kenara bırakarak objektif görüşler ile ülke markalaşma haritası hazırlanmalı.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir