Merve ve Egemen’i PechaKucha İzmir Vol.12 etkinliğinde tanıma fırsatını yakaladım. Anlattıkları, hikayeleri, amaçları, samimiyetleri ve ezber bozan yaklaşımları ilgimi çekti. Sunumlarında dikkatimi çeken en önemli sözlerden bir tanesi “İzmir’de bir şeyler oluyor ve İzmir’den de güzel işler çıkıyor” cümlesiydi. Açıkçası büyük çoğunluğun İstanbul’un arkasına sığındığı bir dönemde onlar sevdikleri şehir İzmir’de kalıp girişimlerini burada hayata geçirdiler.
Bold Atelier, iki gencin hayallerine doğru çıktıkları yolculuğun ismi. Aynı zamanda da yepyeni bir alanın ülkemizdeki gelişim öncüleri.
Kendileriyle hem girişimleri hem de gıda tasarımı üzerine keyif dolu bir röportaj gerçekleştirdik. Keşfe hazırsanız başlayalım. Keyifli okumalar 😉
Sizleri tanıyabilir miyiz?
Merve Kurt: İzmir’de doğum büyüdüm. Orta okulla eş zamanlı Dokuz Eylül Üniversitesi Konservatuarında Piyano bölümünde okuyordum. İlerleyen yıllarda bu bölümün bana uygun olmadığını anladım ve konservatuvar maceram sona erdi. Sonrasında İzmir Ekonomi Üniversitesi’nde Endüstriyel Tasarım bölümünü kazandım. İEÜ’de tasarım eğitimi almaya devam ederken de iç mimarlık yan dal yaptım. Mezun olduktan sonra ‘Efe Alkollü İçeceklerde Tasarım Sorumlusu’ olarak çalışmaya başladım. İşimden dolayı İstanbul’a taşındım. Yaklaşık 2 yıl boyunca İstanbul’da bulundum. Tam da bu dönemde aslında İstanbul’daki plaza hayatının bana uygun olmadığını fark ettim. Çalışmaya devam ederken Egemen ile görüşmelerimiz oldu ve bir süre sonra kendi işimizi kurmak için girişimde bulunduk ve Bold Atelier yolculuğumuz başladı.
Egemen Tamcı: İzmir Bornova Anadolu Lisesi (BAL)’nde Almanca bölümünde okudum. Bu yıllarda Almanya’da araç tasarımı üzerine okuma hayallerim vardı. Bütün planlarımı bunun üzerine kurmuştum. Fakat planlarım değişti ve Almanya’ya gitme kararımdan vazgeçerek İzmir’de kaldım. Sonrasında İzmir Ekonomi Üniversitesi Endüstriyel Tasarım bölümünü kazandım. İEÜ’de eğitimime devam ederken ben de ‘İç Mimarlık’da yan dal yaptım.
Mezun olduktan sonra İstanbul’a gittim ve 70’e yakın şirkete iş başvurusunda bulundum fakat çoğundan geri dönüş almadım. Yani kısacası işsiz kaldım J Bu sırada master yapmaya karar verdim ve ‘Gıda Tasarımı’ master programının olduğunu fark ettim. Daha önce okulda, sosyal hayatta vb. hiçbir yerde karşılaşmadığım bir tasarım alanıydı. Kararımı hemen verip heyecanla yüksek lisans yapmak için Roma’ya gittim. Aslına bakarsanız bu kararım işsizliğin verdiği bir cinnet anıydı. Ne olduğunu derinlemesine bilmeden bir yolculuğa çıktım. İtalya, gıda ile yaşayan bir ülke. Gıda üzerine bir şey yapacaksanız işin merkezi burası. İtalya’nın bu özelliğinden dolayı kendimi bir anda sektörün içerisinde buldum. Mezuniyet sonrası yaklaşık bir sene Roma’da kaldım. Daha sonrasında Türkiye’ye döndüm ve Merve ile birlikte Bold Atelier hikayemiz başladı.
Bold Atelier’ nasıl hayata geçti?
M.K: Üniversite yıllarında hem grup projelerini birlikte yaptığımız hem de iyi arkadaş olduğumuz bir grubumuz vardı. Egemen de o gruptaki arkadaşlarımdandı. Bu grup ile mezun olduktan sonra da bağımız hiç kopmadı.
Okulum bitmişti ve çalışmak için İstanbul’a gitmiştim. İstanbul’a gitmeyi her zaman istemiştim çünkü çok kültürlü ve güzel bir şehir. Tüm bu güzelliklerinin yanında şahit olduğum hatta içine düştüğüm ekonomik ve sosyal eşitsizlikler canımı yakmaya başladı. Çalıştığım firma ve sektörden dolayı plaza dünyasındaydım fakat bu dünyanın benim için ilgi çeken bir yanı da yoktu. Dünyanın en büyük şirketleriyle aynı binada çalışıyorduk ama bu benim için bir anlam ifade etmiyordu. Çünkü konuşabileceğim, beslenebileceğim ve dahil olmak isteyeceğim bir hayat yoktu çevremde.
Durum böyleyken bir gün Egemen aradı ve bir firmadan iş teklifi var, birlikte yapalım mı diye bir teklifle geldi. Egemen İtalya’da eğitimine devam ederken küçük de olsa zaten ortak işler yapıyorduk. Ben de olur diyince oturduk ve iş üzerinde çalışmaya başladık. Bir süre sonra karşımıza ‘fatura kesmek‘ diye hiç alışık olmadığımız bir gerçek çıktı. O gün anladık ki bizim artık şirket kurmamız gerek. Bu süreçte Egemen ile hayallerimizin kesiştiğini gördük ve sonrasında (2014 yılında) şirket kurmaya karar verdik.
Şirketi kurduktan sonraki süreç nasıl gelişti?
E.T: Şirketi kurduktan sonra bir süre hiç iş gelmedi. Şirketi kurmuştuk ama halen bir ofisimiz de yoktu 🙂 O süreçte sevdiğimiz bir arkadaşımız (Mert’e sevgiler 🙂 ) bizi tanıdığı bir kişinin ofisine yönlendirdi. Ofis sahibi bize burada istediğinizi yapabilirsiniz şeklinde açık çek verdi. Sanırız bu şanslı olduğumuz zamanlardan bir tanesiydi.
Bir zaman sonra Tariş’ den iş teklifi aldık. Çalışmaya başladıktan çok kısa bir süre sonra bu iş iptal oldu. Girdiğimiz ilk işin iptal olması, uzun bir süre hiç iş gelmemesi bir süre motivasyon kaybı yarattı. Bir şirkete girip çalışmak istemiyorduk çünkü yaptığımız işe inanıyorduk. Bir süre sonra işlerimiz yoluna girmeye başladı ve güzel çalışmalar yapmaya başladık.
Peki ‘Gıda Tasarımı’ Nedir?
E.T: Gıda tasarımı en basit tanımıyla gıda ürünün, ambalajının, servis sisteminin, yeme biçiminin ve ya gıda alanlarının bir tasarım sürecinden geçerek, planlanarak belirli bir amaçta ve anlamda, belirlenen hedef kitle için tasarlanması süreci diyebiliriz. Gıda Tasarımı’nın temeline indiğimizde ateşin bulunmasına kadar giden bir serüven karşımıza çıkıyor Leonardo Da Vinci’nin bile gıda için tasarladığı ürünler var…
Gıdanın bir tasarım disipliyle çalışılması ‘Gıda Tasarımı’ olarak anılması da eski bir süreç değil. Bu işin manifestosu 2004 yılında İtalya’da ‘Endüstriyel tasarım ve meslek kuruluşu’ tarafından yazıldı. Yani aslına bakıldığında süreç çok daha yeni. ABD’ye bile Gıda Tasarımı daha yeni yeni kaymaya başladı. İşin temeli şu an Avrupa’da.
M.K: Bir örnekle açıklamak belki daha iyi olabilir. Eski ve bilindik bir örnek veriyorum. Dondurmayı hepimiz biliyoruz. Geçmişten bildiğimiz üzere sadece kasede kaşıkla yada külahta yenilen bir gıda ürünüydü. Peki ‘hızlanan yaşam içinde insanlar dondurmayı nasıl tüketebilirler?’. Köşedeki dondurmacıdan markete taşımak istersek formu, ambalajı yeme biçimi nasıl olmalı? İşte gıda tasarımcısı tam burada devreye girer ve bunun için bir yol arar ve bu güne bakınca biz mobilken herhangi bir yere bulaşmadan, ambalajından o an çıkarıp yiyebileceğimiz bir tüketim biçimi tasarlar. Gıda tasarımı sayesinde, dondurmayı ambalajında yenebilir hale getirmek üzerine bir yeme deneyimi tasarlanmış oluyor. Bu örnekte endüstriyel gıda ürünü, yeme biçimi, ve ambalaj tasarımı görüyoruz. Gıda servis sistemleri, yeme deneyimleri, gıda için alan tasarımları da gıda tasarımının kapsamındadır ve çok disiplinli ekiplerce çalışılır.
Yaptığınız işlerden bazı örnekleri paylaşabilir misiniz?
Bitter Dreams My Bitter Sweet
Bitter Dreams My Bitter Sweet, yeni yılda iyi dileklerinizi çikolata aracılığı ile sunabileceğiniz bir gıda tasarımı projesi. Bitter çikolatalarımızın içine ekstrüzyon yöntemi ile şeker hamurundan 3 iyi dilek ”LOVE, LUCK, JOY” yerleştirildi. Kutulardan hangi dileklerin çıkacağı tamamen sürpriz. ”LOVE-LOVE-LOVE” kombinasyonu aşk dolu bir yıl geçireceğinize, ‘LOVE-JOY-LUCK” sizden şanslısı olmadığına işarettir.
Heinzback
Gıda tasarımını, yeme biçiminden ve o an yaşanan deneyimden ayrı düşünemeyiz. Gıda ürünü ve çevresinde gelişen her aksiyon ve bizle o anı paylaşan herkes tasarımı yönlendiren ve besleyen anahtar noktalar olmalıdır.
3 Michelin yıldızlı şef Heinz Beck için tasarladığımız ve 1.lik ödülü aldığımız sunum tabağımız, moleküler gastronomi üzerine çalışan şefimizin yemeğine son dokunuşu tüketicinin yapmasını sağlıyor.
Nino Coffee
Yunanistan Serres’te kaliteli kuru kahve ithalatı yaparken aynı addaki kafesiyle hizmet veren “Nino Coffee” firmasının ambalaj tasarımı, logo ve grafik tasarımı, ayrıca premiumization çalışmaları yapılmıştır.
Türkiye’de gıda tasarımı üzerine çalışmalar ne durumda?
M.K: Bugün gıda için çalışan görsel iletişimciler var. Gıdaya ambalaj yapan tasarımcılar var fakat gıda tasarımcısı yok denecek kadar az. Firmalarda genel olarak gıdanın içeriğine dair fikirler üreten AR-GE birimleri bulunuyor ve buralarda da genellikle gıda mühendisleri çalışıyor. Bu birimlerde ise bugün teknik bilgiyi tasarımla buluşturacak bilgi birikimi yeterli düzeyde değil.
Türkiye’de gıda tasarımı üzerine çalışan ajanslar mevcut mu?
E.T: Bugün ‘Gıda Tasarımı Ofisi’ başlığı altında faaliyette bulunan kimse yok. Gıda üzerine araştırma yapan ekipler mevcut fakat bunu bir iş modeli haline dönüştürerek çalışan bir tasarım ofisi yok. Bold Atelier olarak Türkiye’de gıda tasarımı üzerine çalışan ilk ve tek gıda tasarım ofisiyiz.
İlerleyen dönemde ekibinizi büyütmeyi düşünüyor musunuz?
M.K: Disiplinler arası çalışmaktan çok hoşlanıyoruz. Bundan dolayı ilerleyen dönemlerde ekibimize iç mimar, görsel iletişimci ve bir gıda mühendisi eklemeyi düşünüyoruz. Belki şu an değil ama ilerleyen süreçlerde ekibimizi büyütmek istiyoruz. Şu an sadece proje odaklı bu eklemeleri yapıyoruz.
Siz de İstanbul’u kaçınılmaz bir son olarak görecek misiniz?
M.K: Bizim için İstanbul değil, yurtdışı bir hedef olabilir. İşin aslına baktığınızda ise ofisimizin İzmir’de veya İstanbul’da olması önemli değil çünkü biz sabit bir ekip değiliz. Örneğin geçtiğimiz günlerde Gaziantepte bir projemiz vardı ve oraya gidip çalıştık. Kısacası bizim için yerleşke bir hedef değil yapılacak işlerin doyuruculuğu önemli. Bu arada İzmir çok güzel bir şehir ve burada olmayı seviyoruz 🙂
Türkiye’deki üniversitelerde gıda tasarım bölümü var mı?
E.T: Türkiye’deki üniversitelerde ‘Gıda Tasarımı’ üzerine bir bölüm bulunmuyor. Bu konuda biz de bazı girişimler yaptık ve özel üniversitelere bu alan ile ilgili görüşlerimizi sunduk. Heyecanla bu alandaki gelişmeleri bekliyoruz.
Ne iş yapıyorsun dediklerinde ‘Gıda Tasarımı’nı anlatmakta zorlanıyor musunuz?
M.K: Kesinlikle 🙂 İnsanlara ‘Gıda Tasarımı’ üzerine çalışıyoruz dediğimizde bizi otel restoranlarındaki karpuzlara şekil yapan kişiler zannediyorlar. Ne iş yaptığımızı ilk söylediğimizde kolay kolay kimse anlamlandıramıyor. Genellikle biraz detaya girip anlatmak durumunda kalıyoruz.
Girişimci arkadaşlara neler tavsiye edersiniz?
E.T: Para kazanmak, hayatı devam ettirebilmek için olmazsa olmazlardan. Ama her zaman para hedef olup hayatınızı yaşamayı unutmamanız lazım. Biz bugün büyük paralar kazanmıyoruz ama yaptığımız işten zevk alıyoruz. Yani haz alacağınız işlere yönelebilmek her zaman en önemli olgulardan. Zaten daha sonra bu size maddi getiri olarak geri dönüyor.
Bir yanıt yazın