Tokyo Hakkında Tavsiyeler ve Notlar

Yaklaşık 38 Milyonun nüfusu ile dünyanın en kalabalık metropolü olan Tokyo’ya hoş geldiniz 😊 Tokyo, resmen teknoloji ve gelenek arasında bir köprü. Gökyüzüne uzanan modern yapılar, sakin tapınaklar, neon ışıkları, lezzetli sokak yemekleri ve sonsuz enerjiyle dolup taşan bir şehir.

Bu şehrin adı 1870’lere kadar aslında Edo diye biliniyormuş. Ülke için önemli bir isim olan Meiji döneminde başkentin Kyoto’dan Tokyo’ya taşınması ile şehrin adı da “Doğu Başkenti” anlamına gelen Tokyo olarak değiştirilmiş.

Tokyo her yönüyle etkileyici ve birçok konuda EN’lerin şehri. Şu an dünyanın en fazla Michelin yıldızlı restoranına sahip şehri konumunda. Bu şehirde 14’ten fazla üç yıldızlı restoran bulunuyor. Ayrıca bu şehir Japonya standartlarının dışında kendisine özgün modası olan (Harajuku bölgesi) yerlere de sahip. Yine Tokyo’da yer alan Shibuya Geçidi, dünyanın en kalabalık yaya geçidi. Shinjuku İstasyonu ise dünyanın en kalabalık tren istasyonu. Shibuya’da aynı anda karşıdan karşıya sekiz koldan 4-5 bin insanın geçmesinden söz ediyoruz. Shinjuku istasyonunda ise günlük yolcu trafiği 3.6 Milyon civarlarında.

Sokaklarda çöp kovası bulmanız imkansız, o yüzden olabildiğince yürürken bir şey tüketmemek iyi olabilir. Yine sokaklarda sigara içmek yasak ve cezası yüksek.  Tokyo için bugüne kadar gördüğüm en temiz metropol diyebilirim.

Şehirde inanılmaz bir oyun kültürü var. 70 yaşında insanları atari oynarken görürseniz şaşırmayın. Tokyo, oyun kültürünün kalbi: retro atari salonları, VR deneyimleri, efsanevi Akihabara mağazaları. Piksel dünyasından sanal gerçekliğe uzanan bir oyun cenneti.

Japonya resmen bir otomat ülkesi fakat Tokyo bunun en görünen, en hissedilen şehri. Şu an Japonya’da tam olarak 5.3 Milyon otomat bulunuyor. Bunun anlamı her 23 kişiye bir otomatın düşüyor olması demek. Tokyo’da otomatlar yaşamın merkezinde yer alıyor. Bizdeki bakkalların, marketlerin yerini otomatlar almış gibi düşünebilirsiniz. Bu arada otomatlarda sadece içecek ve yiyecek değil kravat, çiçek, taze yumurta vb. her şey var.

40 Milyonluk bir şehirde trafik yok gibi bir şey. Metro ağı öylesine yaygın ve iyi konumdaki, her yere bir şekilde raylı sistem ile erişebilme imkânınız var. Para bozdurmak ise biraz zor olabiliyor. Bu neden paranızı baştan veya toplu bozdurursanız rahat edebilirsiniz. Ayrıca birçok market içerisinde de para bozdurma otomatları olabiliyor. O yüzden değişim için sadece ofis aramayın.

Tokyo, yüksek nüfusuna ve yoğunluğuna rağmen dünyanın en güvenli şehirlerinden bir tanesi. The Economist Intelligence Unit tarafından hazırlanan “Safe Cities Index” raporuna göre, Tokyo, dünya genelinde en güvenli şehirler arasında sıkça üst sıralarda yer alıyor.

Japonya’da karşılaşacağınız ilginç durumlardan bir tanesi de teknolojik tuvaletleri. İster kafede, ister otelde olsun bu tuvaletler genellikle ısıtmalı klozet, otomatik yıkama, kurutma, koku giderme ve hatta müzik çalma gibi özelliklere sahip. Bazı yerlerde kumandalı dahi olanları var.

Karaoke, Tokyo’da ortaya çıkan bir kültür ve bu şehirden dünyaya yayılıyor. Burada gezerken teknolojik, kültürel ve daha birçok açıdan farklı paradokslar yaşadım. Tokyo, modernliği ve gelenekselliği bir arada sunan, eşsiz bir kültür ve yaşam tarzına sahip. Bu şehir sizi her anlamda yeni bir dünyada gibi hissettiriyor. Hazırsanız Tokyo’nun derinliklerine doğru dalacağımız harika bir seyahat yazısına başlayalım.

HAVALİMANI ULAŞIM

Tokyo’da Haneda ve Narita olmak üzere iki havalimanı bulunuyor. Ulaşım ve ücret seçenekleri ise hangi havalimanına indiğinize bağlı olarak ciddi biçimde değişiyor. Haneda’dan merkeze ulaşım çok daha ucuz. Keikyu Airport hattını kullanarak Shinagawa İstasyonu’na ulaşabilir ve buradan JR Keihin-Tohoku hattına aktarma yaparak Tokyo İstasyonu’na varabilirsiniz. Bu yolculuk yaklaşık 20 dakika sürüyor ve maliyeti ise yaklaşık 470 Yen civarında. Narita’dan merkeze ulaşmak ise ortalama 60 dakika sürüyor ve 2.500-3.000 Yen arası tutuyor. İki havalimanından da taksiye binmemenizi öneririm, oldukça pahalı ve gereksiz bir maliyet.

TOKYO GEZİ PLANLAMASINI NASIL YAPMALIYIM?

Tokyo’yu gezerken şehri üç bölgeye ayırarak planlama yaptım. Burası gerçekten büyük bir metropol, bu yüzden yorulmamak ve ek ulaşım maliyeti oluşturmamak için iyi bir planlama yapmak önemli. Tüm hazırlıkları yapmama rağmen gözümden kaçan bazı yerler nedeniyle ekstra yorulmadım değil! Aşağıdaki rota planlamasını bu tecrübeden yola çıkarak sizin için ellerimle hazırlandım. Keyifli keşifler! 😊

TOKYO ŞEHİR İÇİ ULAŞIM, METRO KULLANIM NOTLARI

Ulaşım ile ilgili ilk uyarımı sizinle paylaşayım: Tokyo’da biletli alarak metroya binecekseniz, biletleri çıkışa kadar saklamanız gerekiyor. Metrodan çıkış yapabilmek için aldığınız bileti makineye geri okutmanız lazım; aksi takdirde yaklaşık 1000 Yen tutarında bir ceza ödüyorsunuz. Diğer önemli notum ise biletinizi ineceğiniz istasyona göre almanız gerektiği. Eğer doğru istasyona göre bilet almazsanız, biletiniz çıkışta geçersiz oluyor ve yine ek ceza ödemek zorunda kalabiliyorsunuz. Bu iki duruma dikkat etmenizi özellikle öneririm.

Metro biletleri tek yön gidiş için 170-200 Yen arasında değişiyor. Günlük ortalama 4 defa metro kullanımı olabileceğini düşünebilirsiniz. Eğer daha sık kullanmayı planlıyorsanız 24, 48 ve 72 saatlik bilet seçenekleri de mevcut. 24 saatlik bilet 800 Yen, 48 saatlik bilet 1200 Yen ve 72 saatlik bilet 1500 Yen. Kullanım sıklığınıza göre bu seçenekleri değerlendirerek en uygun fiyatlı bileti seçebilirsiniz. Gözlemlediğim kadarıyla ise kart veya bilet arasında çok büyük bir kazanç sağlanamıyor.

TOKYO’DA NERELERDE KONAKLAMA YAPILIR?

Tokyo’ya kadar gelmişseniz, Dünyanın İlk Robot Oteli olan Henn-na Hotel ve 1979 yılında Japonya’da ortaya çıkan kapsül otel deneyimini denemenizi öneririm. Her iki konaklama türü de Japonya’ya özgü ve en az bir kez yaşanması gereken deneyimler olduğu görüşündeyim.

Bir diğer önemli not: Tokyo’da otellerin çıkış saati sabah 10:00. Çıkış saatini uzattığınızda ekstra ücret ödemeniz gerekiyor. Örneğin, ben çıkış saatini 12:00’ye erteledim ve saat başına 1.000 YEN ücret ödemek zorunda kaldım; notlarınızda bulunsun 😊

Her iki otel türü de Tokyo’da oldukça yaygın. Henn-na Hotel’de kaldığımda oda başına günlük 4.000 TL, kapsül otel zinciri olan 9h (nine hours) otelde ise 2.000 TL ödedim. Kapsül otellerde banyo ve tuvaletler ortak kullanımlı fakat bana göre oldukça temiz ve rahattı. Tek eksik, kapsül otelin ortak havalandırması bir tık daha iyi olabilirdi. Bu oteller dışında bir öneri isterseniz Japonya’da yaygın olan APA otel zinciri de iyi bir tercih olabilir; oldukça kaliteli tesislere sahipler.

Geyşa Çay Seremonisi (Geisha Tea Ceremony)

Yazının en başında belirtmek istedim ki, Geyşa Çay Seremonisi deneyimini yaşamak istiyorsanız en az bir ay öncesinden rezervasyon yaptırmanız gerekiyor. Tokyo’da geyşa eşliğinde gerçekleştirilen çay seremonisine katılmak Japon kültürünün derinliklerini keşfetmenin yöntemlerinden bir tanesi. Bu çay seremoniler genellikle 90 dakika sürüyor ve Kimono’da giyiyorsunuz. Ücreti ise 11.000 Yen civarlarında. Bunun için Maikoyadan rezervasyon yaptırabilirsiniz.

Sumo Güreşi

Japonya’ya geldiyseniz yapılacak deneyimlerden bir tanesi de kesinlikle Sumo Güreşi izlemek. Yılda üç büyük tunruva oluyor ve her turnuva 15 gün sürüyormuş. Biletlerin de genellikle etkinlik tarihinden 4-6 hafta önce satışa sunulduğunu belirteyim. Bunun için iki adresten bilet ve etkinlik takvime bakabilirsiniz. Birincisi BuySumoTicket, ikincisi ise Sumo,Pia.

TOKYO’DA GEZİLECEK YERLER BÖLGE 1

Tokyo büyük bir metropol olduğu için şehri bölgelere bölerek planlama yapmak önemli. Aksi taktirde yakınızda olan yeri görmeden başka yere geçiyorsunuz ve tekrar aynı yere dönmek zorunda kalabiliyorsunuz. Aşağıdaki yazıyı rota planlamasına göre yazdım. Dolayısıyla isterseniz bu rota sıralamasına göre ilerleyebilirsiniz.

Shinjuku İstasyonu & Kabukicho

Shinjuku İstasyonu, dünya genelinde en fazla yolcu trafiğine sahip tren istasyonu olarak Guinness Dünya Rekorları’na girmiş bir lokasyon. Tokyo’nun en önemli ulaşım merkezlerinden biri olan bu istasyon, günde tam 3.5 milyon yolcu ağırlıyor. İstasyon bünyesinde 12 farklı tren hattı, 36 platform ve 200’den fazla çıkış kapısı var. Bu kadar çıkış arasından kaybolmadan çıkmak ilk başta biraz zorlayıcı olabilir. İstasyonun hemen dışında ise Kabukicho bölgesi yer alıyor. Tokyo’nun en ünlü eğlence bölgelerinden biri olan bu bölgede gece hayatı da oldukça renkli. Barlar, restoranlar ve karaoke salonlarıyla tanınan Kabukicho’ya uğrayarak Tokyo’nun eğlence kültürünü deneyimlemenizi öneririm.

Golden Gai

Tokyo’nun meşhur fotoğraflarına konu olan, küçük barların ve restoranların sıralandığı yer, tam olarak Golden Gai. Burası, Tokyo’nun 1950’li yıllarından kalma bir gece hayatı kültürünü yaşatan özel bir bölge. Golden Gai’de gezerken Japonya’nın sanat, edebiyat ve film dünyasından insanlarla karşılaşmak da mümkün. Bu bölgede birçok bar yalnızca nakit kabul ediyor, bu yüzden yanınızda yeterince nakit bulundurmanız önemli. Ayrıca barlar oldukça küçük; 5-6 kişilik gruplar halinde giderseniz yer bulmanız zor olabilir. Bu nostaljik atmosferi deneyimlemek için gece ziyaret etmenizi öneririm.

Yoyogi Parkı

Yoyogi Parkı, özellikle ilkbaharda kiraz çiçeklerinin (sakura) açmasıyla oldukça popüler hale gelen bir park. Burada, çiçeklerin arasında kahvenizi içerek kısa bir mola verebilirsiniz. İlkbahar dönemi dışında, Yoyogi Parkı diğer parklardan çok farklı olmasa da, yolunuz düşmüşken 10-15 dakika da olsa görmenizi tavsiye ederim. Buradan sonra hemen Meiji Tapınağı’na geçebilirsiniz.

Meiji Jingu Tapınağı

Meiji Jingu Tapınağı Japonya için çok önemli bir yer ve girişi ücretsiz. İlk olarak girişte, Japonca’da temizuya veya chōzuya olarak adlandırılan el yıkama alanını göreceksiniz. El yıkama Şinto tapınaklarında yaygın olan ve ziyaretçilerin tapınağa girmeden önce manevi arınmasını sağlayan bir ritüel. Bu ritüel, tapınağın kutsallığını korumak amacıyla yapılıyormuş. Meiji’yi gezmek için ise 1 saat ayırmanız yeterli olur.

Tokyo’nun en önemli ve en çok ziyaret edilen Şinto tapınaklarından biri olan Meiji Tapınağı, İmparator Meiji ve eşi İmparatoriçe Shoken’e ithafen 1920 yılında inşa edilmiş ve 700 bin metrekarelik geniş bir ormanlık alanda yer alıyor. İmparator Meiji, Japonya’nın modernleşmesinde ve batı dünyasına açılmasında öncü bir figür. Tapınak, İkinci Dünya Savaşı sırasında ağır hasar görmüş, ancak 1958 yılında halkın desteğiyle yeniden inşa edilmiş. Tapınakta görülmesi gereken üç önemli bölüm bulunuyor. Birincisi Sake Varilleri. Bu variller tapınağın girişinde yer almakta. Varillerdeki Sake’ler Japonya’nın dört bir yanından tapınağa bağış olarak gönderiliyormuş. Japon kültüründe önemli bir gelenek olan sake bağışı, tapınak ile bağ kurmak isteyenler için özel bir anlam taşıdığı için şirketler açısından da burada yer almak bir prestij meselesiymiş.

İkincisi bölüm ise Kaguraden. Bu alanda, ziyaretçiler dileklerini kağıtlara yazarak bağlayabiliyor. Tapınakta bu dileklerin gerçekleşmesi için özel ritüeller düzenlendiğini de belirteyim. Üçüncü kısım ise İmparator Meiji ve İmparatoriçe Shoken’in Yazıları olan alan. Tapınakta sergilenen bu yazılar, Japon kültürünün değerlerini ve halkın manevi bağını ifade eden önemli metinleri olarak kabul ediliyor.

Harajuku Bölgesi ve Takeshita Caddesi

Meiji Tapınağı’nın hemen yanında bulunan Harajuku Bölgesi, Tokyo’nun en canlı ve renkli yerlerinden biri. Burada özellikle gençlerin yaratıcı ve benzersiz moda stilleri dikkatinizi çekecek. Harajuku, dünya çapında Japon sokak modasına yön veren bir merkez olarak biliniyor.

Takeshita Caddesi ise 400 metre uzunluğunda ve Harajuku’nun en ikonik, en kalabalık yerlerinden bir tanesi. Girişinde yer alan elektronik tabelada kendinizi görüp, fotoğraf çekebiliyorsunuz. Burası aynı zamanda Kawaii Kültürü’nün merkezi olarak kabul ediliyor. Caddede birçok farklı yiyecek deneyimi de yapabilirsiniz. Bu caddeyi gezmek için 30-40 dakika ayırmak yeterli olur. Ayrıca, Japonya’daki meşhur hayvan kafelerinden bazıları da Takeshita Caddesi’nde bulunuyor. Bunlardan biri olan Mipig Cafe (domuz kafe), ziyaretçilere küçük domuzlarla vakit geçirme imkanı sunarken, bölgede ayrıca Kawaii Fare Kafe gibi farklı hayvan temalı kafeler de bulunmakta.

Shibuya Kavşağı (Shibuya Scramble Crossing)

Shibuya Kavşağı, dünyanın en kalabalık yaya geçidi. Belirli saatlerde aynı anda 4-5 bin kişinin sekiz koldan karşıdan karşıya geçtiği bu kavşaktan, günlük 2,5 milyondan fazla insan geçiyormuş. İnanılmaz değil mi? 😊

Burada ve arka sokaklarındaki caddelerde geceleri neon ışıklar, dev reklam panoları ve hareketli yaşamıyla özellikle güzel bir atmosfer oluyor. Shibuya Kavşağı’nı en iyi izleyebileceğiniz yerlerden biri meydanda bulunan Starbucks. Ayrıca Shibuya kavşağının “Lost in Translation” ve “Fast & Furious: Tokyo Drift” gibi Hollywood filmlerinde de yer aldığını belirteyim. Buraya kadar gelmişken, kavşağın hemen yanında bulunan ünlü Hachiko Heykeli’ni de görmenizi tavsiye ederim. Bu heykel, sahibini yıllarca bekleyen sadık köpek Hachiko’nun anısına yapılmış. Hatta Hachiko için Hachiko: A Dog’s Story adında bir filmde var. İzlemenizi tavsiye ederim.

Nezu Müzesi

Mutlaka gidilmesi gereken bir destinasyon değil, fakat vaktiniz varsa uğramak isteyebilirsiniz. Müze, ünlü Tōbōsaku (Tao Yuanming) temalı resimlere, Edo dönemi parşömenlerine ve Çin’den gelen bronz eserlere ev sahipliği yapıyor. Giriş ücreti ise 1.500 Yen.

TOKYO’DA GEZİLECEK YERLER BÖLGE 2

Sensō-ji

Sensō-ji, 645 yılında inşa edilmiş ve Tokyo’nun en eski Budist tapınağı. Tapınağın ana girişi olan Kaminarimon (Fırtına Kapısı) sembolik bir kapı. Hozomon ise tapınağın kutsal hazinelerinin korunduğu kapı olarak biliniyor. Tapınağın ana yapısı olan Hondo’da Kannon heykelini saklanıyor ancak bu heykel halka gösterilmiyor. Sensō-ji Tapınağı’nın yanında, Budist geleneklere göre yapılmış olan ve tapınağa manevi değer katan beş katlı bir pagoda da bulunuyor. Girişteki Nakamise Dori Alışveriş Caddesi ise 200 metre uzunluğunda ve Japonya’nın en eski alışveriş sokaklarından bir tanesi. Sensō-ji’ye giriş ücretsiz. İmkanınız varsa burayı gece de ziyaret edin, aydınlatmalarla harika bir görüntüye oluyor.

Tokto Skytree

Tokyo Skytree, 634 metre yüksekliği ile Japonya’nın en yüksek binası. Ayrıca dünyanın en yüksek ikinci yapısı konumunda. Burada 350 metredeki Tembo Deck ve 450 metredeki Tembo Galleria olmak üzere iki gözlem alanına çıkılabiliniyor. Ek olarak Skytree ismi rastgele verilen bir isim değil aslında. Bu yapının Tokyo’nun simgelerinden biri olması nedeniyle öncelikle Japonya genelinde isim önerileri toplanmış. 2008 yılında ise halk oylaması yapılmış ve bu oylamaya tam 110.000’den fazla kişi katılmış.. Oylamada en çok oy alan isim “Tokyo Skytree” olmuş. “Gökyüzü Ağacı” anlamını taşıyan bu isim, Japonların doğaya olan sevgisini yansıtıyormuş ve kulenin gökyüzüne uzanan yapısıyla kültürel bir sembol olarak kabul edilmekteymiş. Kulenin 634 metre olması ise eski Tokyo bölgesini kapsayan Musashi bölgesine bir göndermeyi içeriyor. Kulenin yüksekliği olan 634 rakamı Japonca’da “mu-sa-shi” olarak okunuyor.

Tokyo Skytree oldukça popüler bir destinasyon. Özellikle hafta sonları ve tatillerde çok kalabalık olabiliyor. Biletleri önceden rezerve etmek oldukça zaman kazandırabilir. Tembo Deck için bilet 2.100 Yen, Tembo Deck + Tembo Galleria bileti ise 3.100 Yen. Kuleye gece çıkmanızı tavsiye ederim, ancak çıkışların 21:00’da kapandığını da not düşeyim.

Samurai Ninja Müzesi

Samurai Ninja Müzesi, Japonya’nın samuray ve ninja kültürünü ziyaretçilere tanıtan interaktif bir müze. İçeride geleneksel samuray zırhları, kılıçlar, ninja aletleri gibi özgün sergiler var. Aynı zamanda samuray kıyafetleri giyme ve kılıç kullanma deneyimini yaşama fırsatı da oluyor. Eğer sadece Tokyo’da bulunacaksanız burada bu müzeyi kesin ziyaret edin ve bu deneyimi yaşayın derim. Giriş ücreti ise kişi başı 3.000 Yen 

Yasukuni Tapınağı

Japonlar için savaşta hayatını kaybedenleri onurlandırmak, saygı göstermek ve ruhlarını kutsamak önemli bir gelenek. Yasukuni Tapınağı bu anlamda Japonya’nın savaş geçmişine dair güçlü bir sembol niteliğinde. Ancak, burada Japonya’nın savaş suçlusu ilan edilen bazı üst düzey askeri liderlerinin ruhları da kutsandığı için tapınak, ülkenin savaş mirası ve politik ilişkileri açısından hassas bir konu olarak görülüyor.

Tapınağın giriş kapısı olan Torii, Japonya’daki en büyük bronz torii kapılarından biri. Ana tapınak binası Honden, kutsal ruhların barındığına inanılan yer. Tapınak alanında, Japonya’nın çeşitli savaşlarında hayatını kaybedenler anısına yapılmış heykeller ve anıtlar da bulunuyor. Tapınağa giriş ücretsiz ve gezmek için yaklaşık 45 dakika yeterli. Tapınak yazın 18:00, kışın ise 17:00’da kapanmakta.

Imperial Palace (Tokyo İmparatorluk Sarayı)

Tokyo İmparatorluk Sarayı (Imperial Palace), Japonya İmparatoru’nun resmi ikametgahı konumunda. Sarayın bulunduğu alan, 1457 yılında inşa edilen Edo Kalesi’nin arazisiymiş. Dolayısıyla göreceğiniz büyük alanın tarihi de oldukça eski. 1868’deki Meiji Restorasyonu sonrası Japonya’nın başkenti Kyoto’dan Tokyo’ya taşınınca burası da İmparatorluk ailesinin ikametgahı haline gelmiş. Burası aslında Japonya’nın monarşik yapısının ve İmparatorluk ailesinin sembolü.

Küçük bir not daha; Kokyo Gaien National Garden içerisinde yer alan kafeden altın tozuna bandırılmış dondurma alabilirsiniz ve yaklaşık 250 TL civarlarına. Ülkemizde adeta bir statü sembolü haline gelen bu şey burada sıradan bir kafede satılıyor 😊

Akihabara Electric Town

Akihabara, Japon pop kültürünü tanımak, otantik deneyimler yaşamak ve Tokto’nun en canlı bölgelerinden birini keşfetmek isteyenler için unutulmaz bir adres. Burası elektronik eşyalar, anime, manga ve oyun kültürünün merkezi olarak biliniyor. Ayrıca, maid café (hizmetçi kafe) kültürünün doğduğu ve en popüler olduğu bölge. Bu kafelerde çalışanlar, hizmetçi kıyafetleriyle müşterileri “efendi” veya “hanımefendi” olarak karşılanıyor. En ünlü maid kafelerden bazıları ise @Home Cafe ve Maidreamin.

Retro oyunlara ve eski oyun konsollarına ilgi duyuyorsanız, burada konuyla ilgili onlarca dükkan bulabilirsiniz. Akihabara, cosplay (karakter kostümü giyme) kültürünün yoğun olarak yaşandığı bir yer. Ayrıca, Gundam Café ve AKB48 Café gibi mekanlar, popüler Japon karakterlerinin ve müzik gruplarının hayranlarına hitap ediyor. Akihabara’ya gelmişken Taito Station’a da mutlaka uğrayın derim. Taito Station’ın başka yerlerde mağazaları olsa da buradaki mekan 5 katlı. İçeride atariden güncel oyunlara kadar geniş bir oyuna dünyası var. Çocukluğunuza döneceğinizden emin olabilirsiniz 😊

Ginza 

Aslında Ginza, New York’taki Fifth Avenue veya Paris’teki Champs-Élysées ile karşılaştırılabilecek bir konsept ve statüye sahip. Burası Japonya’nın en lüks ve şık alışveriş, yemek ve eğlence merkezlerinden bir tanesi. Ginza’da moda, sanat galerileri, lüks butikler, restoranlar ve kafelerle o kadar çok ki bu yönüyle Tokyo’nun en prestijli alışveriş bölgelerinden biri olarak da biliniyor.

1872’de çıkan büyük bir yangında Ginza neredeyse tamamen yok olmuş ve daha sonra bölge batı tarzında yeniden inşa edilmiş. Bugün dünyanın en büyük Uniqlo mağazası da Ginza’da yer alıyor. Bu arada hafta sonları ana caddeler hariç bazı yollar da trafiğe kapatılıyormuş. Ginza’da, Tokyu Plaza Ginza gibi alışveriş merkezlerinin çatı bahçelerine çıkarak Tokyo’nun silüetini ve Ginza’nın canlı manzarasını da izleyebilirsiniz.

TOKYO’DA GEZİLECEK YERLER BÖLGE 3

Bu bölge için öncelikle Tsikuji Balık Pazarı civarını gezebilirsiniz. Odaiba kısmına ise gün batımına doğru giderseniz gökkuşağı köprüsünü daha keyifli görme imkanınızda olur.

Tsikiji Balık Pazarı

Tsikiji, dünyanın en büyük toptan balık ve deniz ürünleri pazarı olarak biliniyor. Her ne kadar 2018’de pazarın toptan satış bölümü Toyosu’ya taşınmış olsa da, Tsukiji hala tarihi bir değere sahip. Özellikle ton balıklarının açık arttırmaları çok ilginç görüntülere sahne oluyormuş. Eğer çok izlemek isterseniz Toyosu’da belirli günler halen açık arttırmaları izleyebiliyorsunuz.  Tsukiji’nin dış pazarında yaklaşık 400 dükkan bulunuyor. Japon mutfak kültürünü ve Tokyo’nun tarihini öğrenmek isteyenler için harika bir lokasyon. Pazarda, keyifli bir yemek yiyebileceğiniz pek çok yerel mekan da var; bu yüzden buraya aç gelmenizi tavsiye ederim.

Odaiba

Odaiba, Tokyo Körfezi’nde yer alan yapay bir ada olmasına rağmen Tokyo’nun en popüler eğlence, alışveriş ve turistik bölgelerinden biri olarak öne çıkıyor. Tokyo’nun futuristik yüzünü ve modern yaşam tarzını yansıtan Odaiba, hem yerel halk hem de turistler arasında oldukça popüler. Burası, ilk olarak 1850’lerde Tokugawa Şogunluğu tarafından Tokyo Körfezi’ni savunmak amacıyla küçük adalar şeklinde inşa edilmiş. “Daiba” kelimesi de Japonca’da “savunma noktası” anlamına gelmekte. Burayı listenize mutlaka ekleyin derim. Toplamda bu bölgeye 3-4 saat ayırmanız yeterli olacaktır.

OdaibaRainbow Köprüsü (Gökkuşağı Köprüsü)

Odaiba’nın en tanınmış simgelerinden biri tartışmasız Rainbow Köprüsü. Bu asma köprü, Tokyo şehir merkezini Odaiba’ya bağlıyor ve geceleri renkli LED ışıklarla aydınlatılıyor. Köprüde yayalar için bir yürüyüş yolu da mevcut; bu sayede Tokyo ve körfez manzarasını yürüyerek de keyifle izleyebilirsiniz.

OdaibaDev Gundam Heykeli

Tokyo’nun en ünlü alışveriş merkezlerinden biri olan DiverCity Tokyo Plaza, önünde duran dev Gundam heykeliyle ünlü. Alışveriş merkezinin girişinde yer alan 18 metre yüksekliğindeki Gundam RX-0 Unicorn heykeli, baya görkemli ve anime hayranlarının çok fazla ilgisini çekiyor.

OdaibaÖzgürlük Heykeli Replikası

Burada, New York’taki Özgürlük Heykeli’nin küçük bir replikası da bulunuyor. 1998 yılında Paris’ten geçici olarak getirilen bu heykel, zamanla Odaiba’nın sembollerinden biri haline gelmiş.

TOKYO’DA NELER YENİR?

Japon yemek kültürü, oldukça geniş ve çeşitlilik bakımından zengin. Deniz ürünleri ise bu mutfağın ana unsurlarından biri. Önerdiğim yiyecekleri Japonya’nın farklı şehirlerinde de kolayca bulabilirsiniz. Japon yemek kültürü sağlıklı beslenmeyi destekleyen özellikleriyle öne çıkıyor ve bu mutfağının kendine özgü sade, doğal lezzet anlayışı, malzemelerin tazeliğine ve öz lezzetine vurgu yapıyor. Çoğu şey baharat ve ekstra soslar olmadan yeniyor. Yemekler genellikle yüksek protein ve düşük kalori içeriğine sahip. O yüzden çok fazla kilolu japon göremiyorsunuz. Bunun yanı sıra, her mevsim değişen özel tarifler ve sunumlarla, doğa ve mevsim döngülerine uyum sağlama geleneği de Japon mutfağında önemli bir yere sahip.

Sushi

Tokyo, suşi kültürünün doğduğu ve geliştiği bir şehir olduğundan, buraya gelince mutlaka tadılması gereken yemeklerin başında suşi geliyor. Japonya bir ada ülkesi olduğu için taze deniz ürünleri burada fazlasıyla bol. Neredeyse her yemekte deniz mahsülleri karşınıza çıkıyor. Suşi deneyimi için biraz lüks ve Michelin yıldızlı bir deneyim arıyorsanız, Sukiyabashi Jiro’yu önerebilirim. Eğer daha uygun fiyatlı ama yine kaliteli bir yer arıyorsanız, Sushizanmai tavsiyem olur. Şehrin birçok yerinde şubesi bulunan Sushizanmai’yi bulmak da oldukça kolay.

Japon Pankek

Japon Pankek, diğer adıyla Japon Sufle Pankek, Japon mutfağının özgün ve popüler tatlılarından bir tanesi. Bu pankek Alışılmış pankek’lerden biraz farklı. Hem yüksek hem hafif  hem de çok yumuşak. Bunu en güzel yiyebileceğiniz mekanlardan bir tanesi ise Ginza’da bulunan A Happy Pankek. Lokasyondaki binanın en üstünde bulunuyor.

Kaiten Zushi

Kaiten Zushi, aslında “dönen suşi” anlamına geliyor ve Japonya’da oldukça popüler bir suşi restoran türü. Bu restoranlarda, konveyör bant üzerinde dönen yiyeceklerden istediğinizi alabiliyorsunuz. Tabaklar farklı renklerde olup her renk, farklı bir fiyatı temsil ediyor; böylece yemeğinizin sonunda tabağın rengine göre ödeme yapıyorsunuz. Ayrıca, önünüzdeki ekranlardan özel sipariş de verebilirsiniz. Japonya’ya gelmişken bu eğlenceli deneyimi en az bir kez denemenizi kesinlikle öneririm!

Sashimi

Sashimi, çiğ deniz ürünlerinin ince dilimler halinde kesilerek sunulmasıyla hazırlanan bir yemek. Japonca’da “sashimi” kelimesi aslında “kesilmiş et” anlamına gelmekte. Sashimi, suşiyle karıştırılabiliyor ancak suşiden farklı olarak pirinç içermiyor. Yalnızca taze balık veya deniz ürünü şeklinde sunulmakta. Genellikle yanında soya sosu, wasabi ve rendelenmiş zencefil gibi eşlikçilerle servis ediliyor.

Ramen

Aslında Ramen, Japonya’da kendine özgü bir yer edinmiş bir Noodle çorbası. Japon mutfağından gelmemesine rağmen, burada oldukça popüler ve vazgeçilmez bir lezzet haline gelmiş. İnce uzun erişteler, et veya balık bazlı lezzetli bir çorba ve çeşitli garnitürlerle hazırlanıyor. Çorba, genellikle kemik suyu, balık veya sebze bazlı olarak yapılmakta. Bizim alıştığımız çorbalardan biraz farklı; içinde pek çok bileşen var ama oldukça doyurucu.

Edamame

Otursam saatlerce yerim 🙂 Edamame, Japon mutfağında sıkça tüketilen, genç ve olgunlaşmamış soya fasulyesi. Genellikle kabuklu olarak buharda pişirilir ve hafifçe tuzlanarak servis edilir. Protein, lif ve vitamin açısından zengin, sağlıklı bir atıştırmalık olarak biliniyor.

Tempura

Japonya’da en sevdiğim lezzetlerden biri kesinlikle tempura oldu diyebilirim. Aslında tempura bir kızartma türü ve Japon mutfağında sebzeler, deniz ürünleri veya bazı etlerin hafif bir hamura batırılarak kızartılmasıyla yapılan lezzetli bir yemek. Hafif ve çıtır yapısıyla gerçekten harika oluyor. Özellikle Tsukiji Pazarı’ndaki birçok restoranda tempuranın en iyilerini bulabilirsiniz.

Okonomiyaki

Okonomiyaki, bir tür tuzlu krep veya omlet gibi düşünebilirsiniz. Sebze, et, deniz ürünleri ve çeşitli malzemelerle hazırlanan bir Japon yemeği. Tarifleri bölgeden bölgeye farklılık gösterse de, okonomiyaki hamuru genellikle un, su, dashi (balık suyu), yumurta ve ince doğranmış lahana karışımıyla yapılıyor. Yenilebilir bir yemek olsa da bana çok lezzetli gelmedi; Japon mutfağında tuzun az kullanılması nedeniyle tadı biraz yavan buldum.

Udon

Udon, Japon mutfağına özgü kalın buğday unu eriştesi ve hem sıcak hem de soğuk olarak farklı şekillerde tüketilebiliyor. Genellikle soya sosu ile tatlandırılıyor ve çeşitli sebzelerle karıştırıldığında oldukça doyurucu ve keyifli bir lezzet ortaya çıkıyor. Udon, sade ama lezzetli bir yemek ve Japon mutfağının vazgeçilmezlerinden biri.

Tamagoyaki

Tamagoyaki, Japon mutfağında popüler olan tatlımsı bir omlet. Yumurta, soya sosu, mirin ve şeker karışımıyla yapılıyor ve ince katmanlar halinde pişirilip rulo şeklinde sarılıyor. Genellikle kahvaltılarda veya suşi yanında servis edilmekte. Özellikle Tsikiji Balık Pazarı çevresinde çok bol bulabilirsiniz.

Kobe Eti (Dünyanın En Pahalı Eti)

Bugüne kadar yediğim en lezzetli et diyebilirim. Kobe eti gerçekten unvanını hak ediyor. Yağ ve et oranının ete dengeli bir şekilde dağılması, her lokmada yumuşak ve sulu bir dokuya sahip olması onu lezzetli yapan en önemli unsurlarından. Kobe Eti özenle beslenen Tajima-gyu cinsi sığırlardan elde ediliyor ve çok sıkı kalite kontrol standartlarına göre yetiştiriliyor.

Bu arada Tokyo’da bölgesinde gezerken Ayhan ile tanıştım. Kendisi 22 yıldır Tokyo’da yaşıyormuş. Burada da bir dönerci dükkanı var ama birçok gezgin hep yanına uğraşmış. Kapıda ay yıldızı görünce ben de bir selam vermek istedim. Sohbet bir aktı, bir aktı ki 🙂 Buralara yolunuz düşerse Ayhan ile tanışmanızı isterim. Kendisi ayrıca birçok konuda da sağolsun yönlendiriyor, destek oluyor. Adresi için haritaya Saray Kebab Asakusabashi yazmanız yeterli.

Tokyo, modernlik ve gelenek arasındaki eşsiz dengesiyle her gezgine büyüleyici bir deneyim sunuyor. Gökyüzüne yükselen gökdelenlerin gölgesinde kalan tapınaklar, zen bahçeleri ve tarihi sokaklar, bir yandan huzur bulmak isteyenlere sakin bir kaçış sunarken, diğer yandan neon ışıklar altında yaşayan hareketli caddeler ve teknolojik harikalar maceraperest ruhları cezbediyor. Bu şehirde geçirdiğiniz anlar kesinlikle bir seyahatten fazlası…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir