Seul, Güney Kore’nin başkenti ve Asya’nın en dinamik metropollerinden bir tanesi Yaklaşık 10 milyonluk nüfusuyla kültürel, ekonomik ve teknolojik açıdan bölgenin lider şehirlerden. Samsung, LG, KIA ve Hyundai gibi dünya çapında tanınan markaların merkezi burada yer alıyor. Bu da şehri bir anlamda teknoloji üssü haline getirmekte. Dini inançların dağılımı ise dikkat çekici çünkü hem Güney Kore’nin hem de Seul’un büyük bir kesimi herhangi bir dini inanca bağlı değil. Din olarak ise Budizm ve Hristiyanlık diğer dinlere göre biraz daha önemli konumda.
Seul’de gezmek hem kolay hem de keyifli. Şehir, dünyanın en hızlı internet altyapılarından birine sahip olduğu için bağlantı konusunda oldukça hızlı bir dünya sizi bekliyor. Ayrıca, akıllı şehir uygulamaları sayesinde toplu taşıma, enerji kullanımı ve güvenlik gibi birçok alanda teknolojinin avantajlarını günlük hayatın içinde deneyimleyebilirsiniz. Örneğin, akıllı otobüs durakları ve sensörlerle donatılmış durumda. Ayrıca, Seul’deki yer altı alışveriş merkezleri de oldukça etkileyici. Metro istasyonlarına entegre edilen bu merkezlerde bir anlamda yerin altında başka bir şehir gibi.
Burada göreceğiniz birçok tarihi yapı Joseon Sarayları olarak geçiyor çünkü Joseon Hanedanı’nın (1392-1897), Kore tarihinin en uzun süren hanedanı. Merkezi yönetimi güçlü bir şekilde organize etmişler ve bu durumda şehir neredeyse her yerine her açıdan sirayet etmiş. Joseon mimarisinde Feng Shui (doğaya ve enerji akışına uygun) prensiplerine büyük önem verildiği için gezeceğini tarihi yapıların çoğunda bu esintileri hissedeceksiniz. Seul, modern binalarıyla tanınsa da, Bukchon Hanok Köyü gibi yerlerde geleneksel Kore evlerini görerek geçmişin izlerini sürmek de mümkün.
Buralarda gençler veya çiftler toplum içerisinde çok rahat hareket edemedikleri için Love Motel tarzında bir konsept türü gelişmiş. Love Motel aslında Güney Kore’de çiftlerin kısa süreli veya gecelik konaklamaları için tasarlanmış, saatlik veya günlük kiralanabilen odalardan ibaret. Bunun oyun versiyonları da ortaya çıkmaya başlamış ama giderek popüler olan bu model artık turistler tarafından da tercih edilir olmuş. Aşırı yaygın olmasa dahi belki ilginç bir deneyim için birkaç saatliğine kiralama yapabilirsiniz.
Tüm bunların yanı sıra Seul, gastronomik anlamda bir cennet. Burası sokak lezzetlerine hayran kaldığım nadir şehirlerden bir tanesi oldu. Sokak lezzetlerinin çeşitliliği ve tadı o kadar etkileyici ki, kilo almayı göze almanız gerekebilir. Sokak lezzetlerinin çeşitliliği ve tadı o kadar etkileyici ki, kilo almayı göze almanız gerekebilir! Özellikle Gwangjang Market gibi yerler, hem geleneksel Kore mutfağını deneyimlemek hem de yerel halkın günlük yaşamına tanıklık etmek için harika bir seçenek.
Güney Kore’ye Vize Var Mı?
Evet, Türkiye Cumhuriyeti umuma mahsus (bordo) pasaport sahipleri, Güney Kore’ye yapacakları 90 güne kadar olan turistik veya iş amaçlı seyahatlerinde Kore Elektronik Seyahat İzni (K-ETA) adresinden başvuru yaparak vize alması gerekiyor. Ortalama 4-5 iş günü içerisinde çıkan bir vize ve her şeyi online olarak yapıyorsunuz. Küçük bir notum ise konaklayacağınız yerlerin tüm bilgilerini doğru şekilde girmeniz olur.
Güney Kore Hakkında Bazı İlginç Detaylar
Seul’de gezerken okuduğum, duyduğum bazı ilginç notları paylaşmak istedim. Bazı detaylar çok garip gelebilir ama Güney Kore’nin adetleri, napalım. Bazılarını ise ben denedim ve denildiği gibi bir tepki almadım ama belki turist olduğum içindir.
Kore’de geleneksel yaş hesaplamasında, bebekler doğduğunda 1 yaşında kabul ediliyormuş. Hher yeni yılın ilk günü 1 yaş daha eklendiği için burada yaşınız daha büyük olabilir.
Eğer masanızda yaşça büyük biri varsa, onun ilk lokmasını yemeden yemeğe başlarsanız bu ciddi bir saygısızlık olarak kabul ediliyormuş.
Koreliler eskiden ölen insanların isimlerini kırmızı mürekkeple yazılırmış. Burada yaşayan birinin ismini kırmızı kalemle yazarsanız onun ölmesini istediğiniz anlamına gelebilir.
Geleneksel Kore kültüründe, yemek çubuklarını pirince dikey yerleştirmek cenaze ritüellerini çağrıştırdığı için kötü şans getirdiğine inanılıyor.
Kore’de “4” rakamı ölümle ilişkilendirildiği için birçok asansörde 4. kat yerine “F” harfi yazılıyor veya “4” rakamı yer almıyor. Telefon numaralarında da çok fazla 4 olan numaralar genellikle uğursuz kabul ediliyor.
Kore kültüründe birine bir şey verirken sol elinizi kullanmak kaba kabul ediliyormuş. Hediye, para veya yiyecek verirken ya sağ elinizi ya da iki elinizi kullanmak daha iyi olur diyorlar ama ben günlük hayatta bunu yaptım ve öyle çok ciddi bir tepki olmadı. Paranın gücü sanırım 😊
Kore inanışına göre birine ayakkabı hediye etmek, o kişinin sizden uzaklaşacağı anlamına geliyormuş. Eğer birine ayakkabı aldıysanız da o size sembolik olarak birkaç won öderse kötü şans gelmezmiş. Baya bir değişik kafalar 😊
Güney Kore Hakkında Diğer Küçük Notlar
24 Saat Açık Lüks Spa Kültürü (Jjimjilbang)
Güney Kore’ye özgü bir sauna ve spa kültürü olan Jjimjilbang burada oldukça yaygın. Bu mekanları sadece dinlenme ve rahatlama alanları olarak değil, aynı zamanda sosyal bir deneyim sunan, 24 saat açık çok yönlü tesisler olarak düşünebilirsiniz.
Seul K-Pop’un Doğduğu Yer
Seul sadece teknoloji ile değil aynı zamansa sanat ve kültür üretmesiyle de ön plana çıkan bir şehir. Gangnam şarkısını belki hatırlarsınız. İşte onun doğduğu yer Seul. Bu şehir K-pop ve Hallyu (Kore dalgası) hareketinin merkezi konumunda. BTS, BLACKPINK ve EXO gibi dünya çapında ünlü gruplar, bu şehirden çıkmış.
Dijital Belediye Binası
Seul Belediye Binası, dünyanın ilk dijital belediye binalarından biri olarak kabul ediliyor. Belediye binası yenilikçi dijital sistemlerle donatılmış. Güneş enerjisi panelleri, rüzgar türbinleri, yağmur suyu toplama sistemleri ve dikey bahçeleri gibi özellikleriyle ülkenin dijital kültürünü tam yansıtan bir yer.
Kore’nin Yerel ve Meşhur Kıyafeti “Hanbok”
Geleneksel Kore kıyafetinin adı Hanbok olarak geçiyor. Özellikle Gyeongbokgung Sarayı çevresinde bu kıyafeti kiralamış çok fazla insana denk geleceksiniz. Kadınlar için uzun etek (chima) ve üst gömlek (jeogori), erkekler için ise geniş pantolon (baji) ve üst gömlekten oluşuyor. Eğer bu kıyafeti giyerek Gyeongbokgung ve diğer Joseon saraylarına giderseniz giriş ücretsiz oluyor.
Seul Nasıl ve Kaç Günde Gezilir
Seul çok rahat bir şekilde iki günde gezilebilecek bir şehir. Daha uzun bir zaman planınız olursa yazının en sonundaki yerleri de öneririm. Keyifle gezebileceğiniz ve bunun birçoğunu da yürüyerek veya toplu taşıma ile halledebileceğiniz bir rota çizmeye çalıştım. Umarım keyif alacağınız hikayeleriniz olur 🙂
Gyeongbokgung ve Gyeongbokgung Meydanı (No: 1)
Gyeongbokgung Sarayı, Güney Kore’nin en büyük ve en önemli sarayı. Bu yapı Seul’un en ikonik yapısı olarak geçiyor ve 1395 yılında Joseon Hanedanı’nın ilk kralı Taejo tarafından inşa edilmiş. Anlamı ise “Mutlulukla kutsanmış saray”. Japon işgali sırasında büyük ölçüde zarar görmüş ve daha sonra farklı dönemlerde çeşitli restorasyonlar geçirmiş. Gyeongbokgung’da tarihi hanbok kıyafeti giyen bir sürü ziyaretçileri göreceksiniz. Eğer sizde bu kıyafetlerden kiralarsanız buraya ücretsiz girebilirsiniz.
Sarayın ana giriş kapısı olan Gwanghwamun’de her gün düzenlenen Kraliyet Muhafız Değişim Törenine denk gelirseniz de çok güzel olur. Burayı gezmek ortalama 45 dakika sürebilir. Her dönem 09:00’da açılıyor ama kapanışları bazen 17:00 bazen 18:30 olabiliyor. Giriş ücreti ise 3.000 Won. Buraya girin derim zaten en önemli yerlerinden bir tanesi.
Gwanghwamun’un hemen önünde Gwanghwamun Meydanı bulunuyor. Burada Admiral Yi Sun-sin ve King Sejong’un heykelleri var. Sejong Kore alfabesi Hangul’ü icat eden kişi. Heykelin altında gizli bir müze bulunuyor ve burada Hangul’un yaratılışı, Sejong’un bilimsel ve askeri katkıları sergilenmekte.
Admiral Yi Sun-sin ise Kore’nin en büyük askeri kahramanlarından biri. Heykelin altındaki yeraltı müzesinde, Yi Sun-sin’in icat ettiği Gemi Kaplumbağa (Geobukseon) modelini görebilirsiniz. Heykelin etrafındaki su fıskiyeleri ise Myeongnyang Deniz Savaşı’ndaki zaferini simgeliyormuş.
Bukchon Hanok Köyü (No: 2)
Bukchon Hanok Seul’ün en iyi korunmuş geleneksel Kore mahallesi olarak geçiyor ama biraz abartıldığı görüşündeyim. Aslında Bukchon 600 yıllık Joseon Hanedanı’nın aristokratlarının yaşadığı bir bölge olarak biliniyor. Hatta bu evlerin bazılarında insanlar halen yaşamaya devam ediyormuş. Köydeki hanoklar yani geleneksel Kore evleri, feng shui ve doğal havalandırma prensiplerine göre inşa edilmiş. Ayrıca, bazı hanoklar çay evleri, sanat galerileri ve geleneksel misafirhanelere dönüştürülmüş. Buradaki en iyi manzarayı görmek için ise 31 numaralı gizli izleme noktasına gitmenizi öneririm ama çok büyük bir beklenti içerisine de girmeyin derim 😊
Changdeokgung Sarayı (No: 3)
Burası UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alan tek Joseon Sarayı. Aynı zamanda doğayla uyumlu olarak inşa edilen ve feng shui prensiplerine göre tasarlanan tek kraliyet sarayı. Changdeokgung Sarayı diğer Joseon saraylarının aksine, ana yapı ile doğrudan bir eksende inşa edilen bir saray değil. Kore’nin son kralı olan Kral Sunjong 1926’da burada vefat etmiş. O yüzden Kore halkı açısından da başka bir anlama ve değere sahip. Changdeokgung’un en özel yeri ise gizli bahçesi. Bahçe toplamda 58 hektarlık bir alana sahip. Aslında bu bahçe, kral ve ailesi için bir kaçış noktası olarak tasarlanmış. Dünyada çok az saray bu kadar büyük ve doğayla iç içe bir bahçeye sahip olduğu için burayı da bir anlamda ayrıştıran bir detay. Ayrıca bahçede 400 yıllık dev bir ginkgo ağacı bulunuyor. Onu da görmenizi öneririm. Burası Seul’deki en mistik yerlerden bir tanesi. Ortalama olarak burayı 40 dakika da gezebilirsiniz.
Jogyesa Temple (No: 4)
Jogyesa, Kore Budizmi’nin Jogye Tarikatı’nın ana merkezi olan önemli bir tapınak. Burası 1910 yılında inşa edilmiş. Bu tapınak özellikle Buda’nın Doğum Günü Festivali sırasında binlerce renkli fenerle süslenmesiyle ün kazanmış bir yer. Tapınakta 500 yıllık bir beyaz çam ağacı ve devasa altın Buda heykelleri görebilirsiniz. Ek olarak templestay (tapınakta konaklama) programları ile Budist yaşam tarzını deneyimleme fırsatını da burada elde edebilirsiniz. Değişik bir deneyim olabilir görüşündeyim 😊
Insa-dong (No: 5)
Seul’un kültürel ve sanatsal ruhunu yakından hissetmek istiyorsanız burası doğru adres. Insa-dong geleneksel Kore el sanatları, antika dükkanları ve çay evleriyle ünlü bir bölge. Burada yer alan geleneksel çay evlerinde Kore çay kültürünü deneyimleme imkanınızda var. Burası hafta sonları trafiğe kapalı olduğu için sokaklarda sokak sanatçıları, kaligrafi gösterileri ve geleneksel performanslar çok keyifli bir atmosfer yaratıyor.
Cheonggyecheon (No: 6)
Seul’ün merkezinde bulunan Cheonggyecheon, 11 kilometrelik yapay bir akarsu. İşin ilginç yanı ise buranın 1950’lerde tamamen üstü kapatılmış bir otoyol olması. 2003 yılında yapılan dönüşüm projesi ile bugünkü haline gelmiş. Şehrin merkezinde yer aldığı için ulaşımı kolay. Buraya gelecekseniz akşamları daha güzel olduğunu söyleyeyim. Suyun sıcaklığı ise her dönem 17°C’de sabit tutuluyormuş. Eğer Ekim ayında Seul’e gelirseniz burada düzenlenen Fener Festivali’ne katılmayı unutmayın.
Deoksugung Sarayı (No: 7)
Seul’deki beş büyük Joseon Hanedanı sarayından biri olan Deoksugung’un diğer saraylardan farkı ise taş binalara sahip olması. Bu detayı önemli zira geleneksel ahşap Joseon mimarisi yerine batı tarzı taş yapılar içeren tek kraliyet sarayı. Deoksugung Sarayı geceleri de açık. Özellikle gün batımından sonra büyüleyici bir atmosfer sizi bekliyor diyebilirim. İçerisinde Jeongdong Tiyatrosu ve Seokjojeon Batı Tarzı Konağı gibi kültürel yapılarda olduğu için gezmesi keyifli. Burayı ortalama 30 dakika içerisinde gezebilirsiniz.
Myeongdong (No: 8)
Myeongdong sadece bir alışveriş merkezi değil net olarak sokak lezzetlerinin de merkezi. Burada yiyebileceğiniz yemekleri aşağıdaki videomdan izleyebilirsiniz. Myeongdong aslında Seul’deki batı tarzı ticaretin başladığı ilk yerlerden. Dolayısıyla burası sadece bir alışveriş merkezi değil aynı zamanda birçok tarihi yapıya da ev sahipliği yapan kültürel bir alan. Kalabalık sokakları ve modern mağazalarıyla bilinse de, altında gizli bir yeraltı alışveriş merkezi de bulunuyor. Eğer vintage kıyafetler ve geleneksel Kore ürünleri arıyorsanız, buraya mutlaka göz atmalısınız.
Eğer vaktiniz varsa, Myeongdong Katedrali’ni de ziyaret edebilirsiniz. 1898 yılında inşa edilen bu katedral, Kore’nin ilk Katolik kilisesi. Ayrıca, zamanında demokrasi hareketleri sırasında önemli bir toplanma noktası olarak kullanılmış ve Kore tarihinde önemli bir yere sahip.
Namdaemun Market (No: 9)
Seul’ün pazarları oldukça ünlü ve güzel. Namdaemun Market’te Seul’un en büyük ve en eski geleneksel pazarı olarak geçiyor. Bu pazar 1414 yılında Joseon Hanedanı döneminde kurulmuş ve 1950’lerde büyük bir yangın geçirmiş, sonrasında yeniden inşa edilmiş. İçerisinde 10.000’den fazla dükkan var yani büyük bir alandan bahsediyorum ama bana sorarsanız belirli yerlerini gezmek yeterli olur. Namdaemun pazarı özellikle gece alışverişi ile ünlü. Birçok dükkan sabah 03:00 gibi açılıyor. Pazarın içerisinde yer alan “Kalguksu Alley” olarak bilinen dar sokak, taze elle açılmış erişteler ve et suları ile ünlü. Burada birçok şey pazarlık usulüne tabi. Bir şey alacaksanız pazarlık yapmayı unutmayın. Buranın belirli yerlerini 30-40 dakika içerisinde rahatlıkla gezebilirsiniz.
N Seul Kulesi (No: 10)
Her şeyden önce buraya ulaşmak için önerim taksi kullanmanız olur. Hem hızlı hem de zamandan ciddi tasarruf etmiş olursunuz. Namsan Dağı üzerinde yer alan N Seul Kulesi, şehri panoramik olarak izleyebileceğiniz en güzel nokta diyebilirim. Aslında burası 1969 yılında bir televizyon ve radyo vericisi olarak inşa edilmiş. Şimdi ise resmen bir cazibe merkezi haline gelmiş. Kuleye farklı ulaşım seçenekleri var ama en popüler ve güzeli teleferik (Namsan Cable Car) ile çıkmak. Teleferik ile çıkarken ağaçların arasından kısa ve keyifli bir yolculuk yapıyorsunuz.
Bu arada isterseniz yürüyerek de çıkabilirsiniz ama biraz mesafe var zira kulenin yüksekliği 236 metre, ancak deniz seviyesinden toplam yüksekliği 480 metre. Bu kuleye çıkacaksanız önerim gün batımı olur. Kulenin zirvesinde yer alan restoranlardan içecek veya yiyecek alarak kendinize güzel bir ödül verebilirsiniz. İsterseniz de 360 derece dönen restoranda ve gözlem kulesine çıkabilirsiniz ama bence çok gerekli değil. Kule haftanın her günü 10:00 – 22:30 saatleri arasında açık. Teleferik ile çıkmak 15 bin Won fakat gözlem kulesine çıkmak isterseniz orası için ekstra 21 bin Won. Kule gezisi için toplamda 1,5-2 saat ayırmanızı öneririm.
Trick Eye Museum (No: 11)
Burası interaktif 3D sanat müzesi. Göz yanılsamalarıyla eğlenceli fotoğraflar çekme fırsatı bulabileceğiniz bir müze aslında. Müzenin en popüler bölümlerinden biri Augmented Reality (AR) Zone, yani artırılmış gerçeklik alanı. Burada özel bir mobil uygulama kullanarak sanat eserlerini canlandırabiliyorsunuz. Ayrıca, müzenin içinde -4°C derecede bir Buz Müzesi de var. Keyifli vakit geçirebileceğiniz bir müze fakat benzeri dünyanın çok farklı yerlerinde de olduğundan vaktiniz kısıtlı ise çok önereceğim bir yer değil. Toplamda 1 saatte içeriği gezebilirsiniz. Buraya giriş ücreti ise 12.000 Won. Değecek bir rakam mı karar sizin 😊
Gangham Bölgesi (No: 12)
Sanırım ki Gangnam Style parçasından hatırlarsınız. İşte o parçanın ismi bu bölgeden geliyor. Burada şarkının klibinde yer alan meşhur hareketin sembolüne ait bir heykel de var. Kendisini görmeye geldim ama görülmesi için vakit harcamaya gerek yok kanısındayım. Ek olarak PSY, şarkıda “dışarıdan havalı ama aslında abartılı ve komik” bir Gangnam imajı çizmişti. Bu detay Gangnam’da yaşayan insanların statüsünü göstermek ve aşırı harcamalara dikkat çekmek için klibe yerleştirilen bir göndermeymiş. Onu da öğrenmiş oldu.
Gangnam, Seul’ün en zengin ve lüks bölgelerinden birisi. Aslında burası 1980’lere kadar pirinç tarlalarıyla dolu bir bölgeymiş. İlerleyen zamanlarda dönüşüm projeleri ile bugünlere gelmiş. Şehrin Gangnam kısmı Seul’ün “Beverly Hills”i olarak görülüyor. Özellikle Apgujeong ve Cheongdam-dong, Seul’ün en pahalı gayrimenkul piyasasına sahip yerleri. Bu bölgede dünyanın en yoğun plastik cerrahi merkezleri bulunduğu için burası aynı zamanda “Plastik Cerrahi Caddesi” olarak da anılıyormuş. Gangnam, K-pop endüstrisinin kalbi. Birçok K-pop idolü ve ünlü isim burada yaşıyormuş. K-Star Road, K-pop hayranları için ünlü şirketlerin önünde idol gruplarının maskotlarıyla süslenmiş bir cadde.
Bu arada bir not ekleyeyim. Gangnam’daki COEX Kütüphanesi 50.000’den fazla kitap barındırıyor ve buraya giriş ücretsiz 😊
Lotte Word (No: 13)
Bu alan dünyanın en büyük kapalı eğlence parklarından bir tanesi. Hem kapalı (Lotte World Adventure) hem de açık alanı (Magic Island) bulunan benzersiz bir eğlence kompleksi olarak geçiyor. Disney Land’ın bir benzeri aslına bakılırsa. Burası özellikle Pharaoh’s Fury, French Revolution Coaster ve Atlantis gibi oyuncaklarıyla ünlü. Bana sorarsanız vaktiniz kısıtlıysa burayı listeye eklemenize gerek olmadığı kanısındayım
Seul’de Neler Yenir
Her şeyden önce bence Kore demek sokak lezzeti demek 😊 O yüzden bir akşam Myeongdong’a dalın ve sokak lezzetleriyle kendiniz şımartın derim.
Bu gönderiyi Instagram’da gör
Kimchi
Fermente edilmiş baharatlı lahana veya turp ile yapılan Kimchi, Kore’nin en ünlü geleneksel yemeği. Sarımsak, zencefil, balık sosu ve kırmızı biber ile hazırlanıyor. Açıkçası denebilir ama sever misiniz ona emin değilim.
Jajangmyeon
Jajangmyeon, siyah fasulye soslu Kore-Çin eriştesi. İçerisinde kavrulmuş soğan, domuz eti veya deniz ürünleri var. Yoğun ve hafif tatlı sosuyla yeniyor. Bu arada bu yemek Kore’de bekarlık günü olan 14 Nisan’da en çok tüketilen yemekmiş.
Bingsu
Soğuk bir tatlı seviyorsanız Bingsu tam size göre. İnce rendelenmiş buz üzerine tatlı malzemeler eklenerek yapılan geleneksel Kore tatlısı. Hangi meyve dondurulmuş ise kırmızı fasulye (patbingsu), dondurma ve tatlı şuruplarla süsleniyor ve servis ediliyor.
Tteokbokki
Tteokbokki, baharatlı gochujang sosunda pişirilen çiğnenebilir pirinç keklerinden oluşan ve burada oldukça popüler olan yemek. Genellikle balık kekleri, haşlanmış yumurta ve yeşil soğan ile servis ediliyor.
Fishcake
Fishcake aslında küçük atıştırmalık tarzında bir şey. Balık eti, un ve nişasta karışımından yapılıyor. Genellikle şişe geçirilerek sıcak balık suyu içinde servis ediliyor.
Dalgona (Ppopgi)
Squid Game filminin ilk sezonunu izlediyseniz orada yer alan kurabiye şeklindeki tatlıları hatırlarsınız. İşte onların adı Dalgona ve Kore’nin en meşhur yerel tatlarından bir tanesi. Sokak satıcılarının tezgahlarında bulabileceğiniz bu lezzeti buraya kadar gelmişken bir deneyimleyin derim.
Seul, geleneksel ve modernin kusursuz bir uyum içinde buluştuğu, her köşesinde yeni bir keşif sunan büyüleyici bir şehir. Gösterişli gökdelenlerden tarihi tapınaklara, neon ışıklı caddelerden sakin hanok köylerine kadar her an sizi farklı bir dünya var burada. Japonya’ya göre gerçekten farklı bir kültür sizi bekliyor. Sokak lezzetleri, teknolojik yenilikleri ve kültürel derinliğiyle unutulmaz bir seyahat deneyiminiz olması ümidiyle.
Bir yanıt yazın