Hayallerimin şehrine New York’a hoş geldiniz!
Amerika’da daha önce Los Angeles ve Las Vegas’a gelmiştim. Bu seyahatimde ise New York City, Boston ve Washington’u gezdim. Her birini sırasıyla yazacağım. Şimdi New York ile başlayalım.
New York her detayı ile ihtişamlı ve göz alıcı bir şehir. Şüphesiz ki Hollywood’un bunun üzerinde büyük bir etkisi var. Dünyanın en yüksek binalarına ev sahipliği yapan, her detayını farklı filmlerden hatırladığımız New York City’un Manhattan kısmı uyumayan bir şehir. Bu yönünde dolayı çoğu zaman “The City That Never Sleeps” (Asla Uyumayan Şehir) olarak da anılıyor.
Amerika’nın en büyük şehirlerinden olan New York City (NYC) aynı zamanda dünyanın en önemli kültürel, finansal ve ticari merkezlerinden biri konumunda. Her şeyden önce keyifli bir kıyı şeridi var. Bu şehirde 9 milyona yakın insan yaşıyor ve 800’den fazla dil konuşuluyor. Bu yönüyle New York dünyadaki dil çeşitliliği en fazla olan şehir. New York City, bir zamanlar Amerika’nın başkenti de olmuş.
17’nci Yüzyılın ortalarında günümüzdeki Manhattan’ın güney kısmında Hollandalı bir şirket tarafından bir koloni kurulmuş ve buraya “New (Nieuw) Amsterdam” adı verilmiş. Dolayısıyla buranın ilk ismi New York değilmiş. Daha sonra İngilizlerin gelmesi ve çoğalması ile ismi değişmiş ve New York olarak günümüze gelmiş. New York’ta çok iyi bir metro ağı var. Bundan dolayı araç kiralamanıza kesinlikle gerek yok ki zaten park konusu da bir o kadar sorun ve pahalı.
Bu şehir için doğru bir plan yapmazsanız New York’u gezmek ciddi anlamda yorucu hale gelebilir. Bundan dolayı New York gezisini üç günde bölerek en doğru ve yorulmadan gezecek şekilde planladım. New York’ta bir turist için her şey Manhattan’da dönüyor. O yüzden bu bölge gezi için odaklanılması gereken yer.
New York’u gezmeden önce Pretend It’s A City’i izlemenizi öneririm.
JFK HAVALİMANI – MANHATTAN ULAŞIM
JFK’da yer alan AirTrain’i kullanarak Jamaica Station’da inebilirsiniz. Buradan şehrin her yerine istediğiniz metroya binerek geçebileceksiniz. AirTrain’e binmek için 8 dolarlık bir bilet almanız gerekecek. Bunu trenden indikten sonra da alabiliyorsunuz. Bu arada AirTrain biletleri ile metro biletleri farklı. O yüzden toplu biniş kartı alayım şehir içerisinde de kullanırım diye düşünmeyin ve tek biniş kart alın. Aynı şekilde dönüşte de bu şekilde yapın.
NEW YORK HAKKINDA PÜF NOKTALAR
Neresinden bakılırsa bakılsın New York’u keyifli bir şekilde gezmek için en azından 3 güne ihtiyaç var. Şehri ‘Bölge 1’, ‘Bölge 2’ ve ‘Bölge 3’ olarak sizlerle paylaşacağım ve bu detayda kendi önerilerimi aktaracağım. Eğer zamanınız az ise haritalardaki mavi yerleri önceliğe almanızı öneririm.
Not: Amerika’da herhangi bir kafeye veya restorana girip ‘tap water’ isterseniz size suyu ücretsiz bir şekilde vermek zorundalar. Dolayısıyla suya para vermenize gerek yok.
Not 2: New York’ta gezeceğiniz Empire State, SUMMIT One vb. yerlerin biletlerini önceden online olarak alırsanız çok rahat edersiniz.
Not 3: Bölge 1’i gezerken buralarda tuvalet bulmak çok zor. Evsizler çoğunlukta olduğu için buradaki mekanlarda ağırlıklı tuvalet yok. Ona göre durumunuzu ayarlamanız iyi olabilir. Pahalı olmadan bir tık düzgün yemek derseniz Bölge 1’de Times’a yakın Five Guys’ı öneririm.
Not 4: Manhattan’da dahil olmak üzere New York’ta hayat gece çok geç saatlere kalmıyor. O yüzden gezi planlarınızı (Seyir terasları hariç) 18:30’a kadar planlarsanız iyi olur
Not 5: Haftanın 7 Günü 11:00, 13:00, 15:00 ve 17:00 saatlerinde Midtown İskelesi 78’den (12th Ave & 37th St) yola çıkan bot ile ücretsiz Özgürlük Anıtı turu yapabilirsiniz. Bu tur ile Özgürlük Kulesi, Empire State Binası, Özgürlük Heykeli, Ellis Adası, Vali Adası ve Brooklyn Köprüsü’nü görebilirsiniz.
Not 6: New York’u gezmek için kesinlikle rahat ayakkabılarınızı yanınıza alın. Biraz değil baya bir yürüyeceksiniz.
Not 7: Bölge 2’yi gezerken Amerika’nın ilk pizzacısı Lombardi’s Pizza da yemek molası verebilirsiniz.
NEW YORK İÇİN KEYİF ÖNERİLERİM
Öneri 1: Bir sabah Bryant Park’ta kahve ile güne başlayın derim. Burada kahve alabileceğiniz yerler var.
Öneri 2: Gece bir şekilde Manhattan Köprüsü’nden karşıya yürüyerek geçin. Manhattan köprüsünden Manhattan manzarası keyifli oluyor.
Öneri 3: Dumbo’nun ara sokaklarından kahvenizi alın ve deniz kıyısının önündeki banklara veya taşlara oturarak Manhattan’ı izleyin. Ek olarak gece Brooklyn Köprüsü’nde yürüyüş yapın ve Manhattan’a bir de böyle bakın.
Öneri 4: İmkanınız varsa Manhattan üzerinde bir helikopter turu yapın. Bununla ilgili detayları yazı sonunda paylaşacağım.
Öneri 5: Central Park’ta mutlaka bir yürüyüş yapın. Yanınızda kuruyemiş vb. şeyler olursa Sincap’ları da besleyebilirsiniz.
Öneri 6: Gün batımını Top of Rock’ta, gece manzarasını ise Empire State’in tepesinden izleyin.
Öneri 7: Port Authority’e çok yakın olan All’Antico Vinaio bir şeyler yemenizi öneririm. Floransa’nın efsane sandviççisidir ve gerçekten çok iyidir.
New York’ta Nerede Kalınır?
Ben New York’a üç defa git gel yaptım. İki tanesinde New Jersey’de (Manhattan karşısı) AirBnb’den kiraladığım evlerde kaldım. Bir diğerinde ise Madison Square Garden yanındaki bir hostelde tek gece kaldım. Açıkçası imkan olursa Manhattan içerisinde bir otel veya AirBnb’yi uygun fiyata bulursanız keyfi yüksek olur. New Jersey’e otobüs ile gitmek zor değildi ama bir şekilde yorucu olabiliyor. Git gel 7 dolar ödediğinizi düşünürseniz bazen de çok anlamlı da olmayabiliyor. 100-135 USD arasında rakamlarda kalma durumunuz çok yüksek. Böyle anlarda merkeze yakın yerler her in Midtown veya Greenwich Village gibi yerler işinizi çok kolaylaştırır.
NEW YORK METRO VE OTOBÜS KULLANIMI
New York’ta çok istisnai durumlar dışında taksi veya uber kullanmanıza gerek yok. Metro ve otobüs ağı çok yaygın. Her şey Apple ve Google haritalar ile entegre olduğu için çok rahat ediyorsunuz. Metro için ekstra kart vb. bir şey almanıza gerek yok. Kredi kartınız ile temassız ödeme yapabiliyorsunuz. Manhattan içerisinde metro tek basım için 2,90 dolar. İsterseniz 7 günlük metro kartını da 34 dolara alabilirsiniz. Sizin için hangisi uygunsa.
New Jersey vb. kısımlara geçecekseniz otobüse 3,5 dolar ödüyorsunuz. Otobüsler için Port Authority Otobüs Terminali merkez istasyon. Otobüslerin gidiş ve geliş için merkez istasyonu burası. New York Times gazetesinin hemen yanında bulunuyor. Terminal içerisinde gideceğiniz güzergahı kiosklardan seçerseniz hangi kapı numarasından bineceğinizi de rahatlıklar bulabilirsiniz.
NEW YORK CITY – BÖLGE 1
Gezmeden önce New York’u üç bölgeye ayırdım. Bölge 1’i gezmeniz için sabah 9:30 gibi keşfe başlamanızı öneririm. 9:30’da Central Park’ta bir kahve içerek Amerika’nın ruhunu soluyabilir ve sonra keşfe başlayabilirsiniz.
Doğa Tarihi Müzesi
Central Park’ın arka tarafında bulunan Amerikan Doğa Tarihi Müzesi, dünyanın en büyük ve en ünlü müzelerinden bir tanesi. 2 milyondan fazla bitki, hayvan, fosil, mineral, kaya, göktaşı, insan kalıntısı ve insan kültürel eseri örneğinin yanı sıra donmuş doku ile genomik ve astrofiziksel veriler için özel koleksiyonlar bulunuyor. Burayı gezmek için en azından 1,5-2 saat ayırmanız gerek. Sabah 10:00’da açılıyor ve akşam 5:30’da kapanıyor. Giriş ücreti 28 Dolar. Eğer New York’ta zamanınız dar ise burası pas geçebilirsiniz görüşündeyim.
Central Park
New York’un en ikonik yerlerinden biri olan Central Park, 843 dönümlük alan üzerine kurulu yeşil alan. Burası filmlerde yer alması kadar şehrin merkezinde nefes alınacak harika bir lokasyon. Doğal peyzajı, göletleri, yürüyüş patikaları, bisiklet yolları, çeşmeleri, heykelleri ve açık hava etkinlik alanlarıyla ünlü olan Central Park, 1857 ve 1873 yılları arasında inşa edilmiş. Central Park’ın en güzel taraflarından bir tanesi halka açık olması ve gezmek için bir ücret talep edilmemesi. İçerisindeki göletler ve diğer alanları detaylıca gezmek isterseniz 2-2,5 saat, daha genel bir gezi isterseniz 45 dakika civarlarında yeterli olur.
Beşinci Cadde (5th Ave)
Beşinci cadde 10 kilometre uzunluğunda bir koridor fakat işin merkezi Central Park’ın oradaki alanda dönüyor. Bazı kaynaklara göre dünyanın en pahalı ve en iyi alışveriş caddesi. İlk ortaya çıktığı dönemlerde New York’un ‘sosyal omurgası’ haline gelmiş. Beşinci cadde birçok kültürel ve tarihi öneme sahip yapıya da ev sahipliği yapmakta. Central Park’ın oradaki Apple Store, DJI vb. mağazalardan da alışverişinizi yapabilirsiniz. Özellikle teknolojik ürünlerin fiyatlarında önemli farklar olabiliyor.
Radio City Music Hall
Birçok filmden hazırladığımız ikonik Radio City Music Hall dünyanın en ünlü eğlence mekanlarından da bir tanesi. Tony Ödülleri’nin yanı sıra Grammy ve MTV VMA’lar da dahil olmak üzere uzun bir çok ödül şovu burada yapılmış. 1932’de açılan bu etkileyici tiyatro ve konser salonu zarif dekorasyona ve etkili bir atmosfere sahip. Burayı gezmek için içerisine girmenize gerek olmadığı kanısındayım. Dışarıdan bakmak yeterli.
Top Of Rock (Harika Gün Batımı ve İkonik Fotoğraf)
New York’un ikonlarından biri haline gelmiş Top Of Rock, aslında Rockefeller Plaza’nın 70’inci katının zirvesinde bulunuyor. New York’da yapılacak en iyi şeylerden bir tanesi burada gün batımını Top of Rock’ta izlemek.
Burayı ikonik hale getiren şey ise aşağıdaki fotoğraf. 1932 yılında çekilen ve 11 demir işçisinin 69 kat yüksekliğindeki çelik bir kiriş üzerinde tehlikeli bir şekilde yemek yediğini gösteren bu fotoğraf, Rockefeller Plaza’nın inşası sırasında çekilmiş. Zirvede bunu ‘The Beam’ deneyimi olarak da yapabiliyorsunuz. The Beam, 3 metre yüksekliğe çıkarak yaklaşık 45 saniye civarlarında kendi ekseninde dönüyor. The Beam’in ücreti ise 25 dolar. Bir tık lüks keyif kaçabilir ama gelmişken neden yapılmasın? 😊 Ayrıca ‘The Beam’ deneyimini yaparsanız fotoğrafınızı çekip dijital olarak da alabiliyorsunuz. Üstelik keyifli bir prodüksiyonla beraber. Güzel bir anı olabileceği görüşündeyim.
Püf Notası 1: Gün batımı biletleri normalden daha pahalı. Gün batımı bileti almadan bir önceki seanstan bileti alıp yukarıda gün batımını bekleyebilirsiniz. Biraz uzun zaman alabilir ama tercih sizin. Böylelikle 15 dolar daha az ödeyeceksiniz.
Püf Noktası 2: Eğer maddi olarak kendinizi zorlamak istemiyorsanız Empire State’e çıkmadan geceyi burada bekleyebilir ve New York’u gece buradan da izleyebilirsiniz fakat Empire State’in mutlaka görülmesi gerek kanısındayım. Zaman ve bütçenize göre durumunuzu ayarlayabilirsiniz.
Bilet: Biletlerinizi rockefellercenter adresinden alabilirsiniz.
Times Square
Times Square bu ismi almadan önce Longacre Meydanı olarak adlandırılıyordu. 1904 yılında New York Times genel merkezini bölgeye taşımaya karar verdi ve o günden sonra ‘Times Square’ olarak adlandırılmaya başlanmış. Times Square tartışmasız şekilde sadece New York’un değil dünyanın en ünlü meydanları arasında. Buranın kendine has bir sesi ve görüntüsü var. Her yerden Jay-Z’nin Empire State Of Mind şarkısını bir ninni gibi duyacaksınız. Buranın hem gündüzünün hem de gecesinin görülmesi gerektiğini düşünüyorum. Şehirlerin uydudan çekilen fotoğrafları olur belki bilirsiniz, New York’un bu fotoğraflarında Times Square doğrudan belli olan bir yer. Işık gücünü bir düşünün derim 😊
Bu meydanı bir yıl içerisinde 124 milyon insanın ziyaret ettiğini de not düşeyim. Meydan için maksimum yarım saat civarlarında zaman harcasanız yeter görüşüneyim.
Önemli Not: Burada sürekli fotoğraf çekmek isteyeceğinizden dikkatiniz çok dağınık oluyor. Fotoğraf çekmeden önce çantanız varsa önünüze alın ve ceplerinizi mutlaka kapatın. Cüzdanınızı da ön cebinize alın.
Püf Nokta: Times meydanının da birçok mağaza bulacaksınız. M&M ve Dunkin Donut gibi mağazalardan küçük atıştırmalıklar alabilirsiniz.
Aziz Patrick Katedrali
New York’un en büyük katolik ibadethanesi olan Aziz Patrick Katedrali’nin neden birçok gezi listesinde olduğunu anlamadım. Katedralin yapımı 21 yıl sürmüş ve 1879’da tamamlanmış. Katedral , şehirdeki artan sayıda İrlandalı göçmene yanıt olarak İrlanda’nın koruyucu azizi St. Patrick’in adını almış. Orta Çağ Avrupa katedrallerinin gotik tarzının etkisi altında tasarlanan Patrick’s Kilisesini görmezseniz hiçbir şey kaybetmezsiniz fakat vaktiniz varsa 5 dk uğrayabilirsiniz.
Grand Central Terminal (Dünyanın En Büyük Tren İstasyonu)
Buradan her gün 800 bin civarında insan seyahat ediyor desem 😊 New York’un ikonik yapılarından ve sembollerinden olan Grand Central Terminal, dünyanın en büyük tren istasyonu. Burası sadece bir tren istasyonu değil, aynı zamanda alışveriş merkezi, restoranlar, kafeler, ofisler ve diğer ticari işletmelerin de bulunduğu bir kompleks. O yüzden alt kısımlarındaki restoranlarda yemek yiyebilirsiniz. Oraları da mutlaka bir görün derim. Tavandaki astronomik temaya sahip fresk, gökyüzündeki yıldızları ve takımyıldızları temsil ediyor. Burası Paul César Helleu tarafından 1912 yılında tamamlanmış. Grand Central Terminal’in içinde bazı gizli geçitler ve koridorlar bulunuyormuş. Buralardan diğer bölgelere bağlanılırken bu geçitler genellikle halka kapalı konumdaymış.
SUMMIT One (Dünyanın En Büyük Dış Cam Tabanlı Asansörü)
Hemen Grand Central Terminal’nin yanında bulunan bu yapının üst katındaki etkileşimli alan etkileyici bir görsel deneyim sunuyor. New York ile ilgili çekilen ikonik fotoğrafların bir kısmı buradan. Summit One’da dünyanın en büyük dış cam tabanlı asansörüne de binebilirsiniz. İçerisi etkileyici ve keyifli bir atmosfere sahip. İç alanda yer alan 30.375 metrekarelik aynalara bakarken kendinizi farklı bir dünyada hissedeceksiniz. Eğer imkan olursa burada da bir gün batımına denk gelebilirsiniz. Efsane fotoğraflarınızın çıkacağı yerlerden bir tanesi tartışmasız Summit One. 350 Metre yukarıya çıkacağınız Summit One’a giriş ücreti ise 43 dolar. Biletinizi online almayı unutmayın derim.
Bilet: Biletlerinizi summitov adresinden alabilirsiniz.
Bryant Park
Burayı birinci bölge olarak ekledim ama bir şekilde bir sabah kahvaltınızı burada yapmanızı öneriyorum. Gerçekten şehrin merkezinde tam bir dinlenme ve keyif alanı. Yaz aylarında burada sinema ekranları kuruluyor ve film geceleri yapılıyormuş. Umarım o dönemlere denk gelirsiniz.
Chrysler Binası
1930 yılında açılan bu bina tasarımı ile New York’un ikonik yapılarından bir tanesi. İnşa edildiği dönemde, 319 metrelik yüksekliği ile dünyanın en yüksek binası olmuş ancak birkaç yıl sonra Empire State Binası’na bu unvanını kaptırmış. İçine girmeye gerek olmadığı görüşündeyim. Sadece dışarıdan bina görülse yeterli.
Empire State (Dünyanın En Çok Fotoğraflanan Binası)
Dünyanın en çok fotoğraflanan binası olan Empire State, yılda 4 milyondan fazla ziyaretçiyi ağırlayan ikonik bir yapı. Burayı aynı zamanda “King Kong, Elf, Süperman II, Örümcek Adam, Eve Dönüş Yok, X-Men, Unutamadığım Aşk, Sevginin Bağladıkları” filmlerinden de hatırlayabilirsiniz. Empire State’in iç kısmı müze gibi tasarlanmış. Linkedin, Shutterstock, Expedia gibi markalar bu binada konumlanıyor. Üzerindeki kulesi ile toplamda 440 metre yüksekliğe sahip olan Empire State’e her yıl yaklaşık 24 yıldırım düşüyormuş. Şu an New York City’nin 4’üncü , Amerika Birleşik Devletleri’nin 6’ıncı, dünyanın ise 43’üncü en yüksek kulesi konumunda.
Empire State’in 86’ıncı katında yer alan terasına çıkmak için 44 dolar ödemeniz gerekiyor. 102’inci kata çıkmak için ise 79 dolar. Ben her ikisine de çıktım ve 102’inci kata çıkmanın gereksiz olduğunu söyleyebilirim. Bence Empire State’e gece çıkın ve New York’u gece buradan izleyin.
Bilet: Biletlerinizi esbnyc adresinden alabilirsiniz.
NEW YORK CİTY BÖLGE 2
Bölge 2 aslında biraz uzun bir yürüyüş rotası olabilir. Eğer çok yürümek istemiyorsanız ve vaktinizde yoksa Flatiron’un oradan metroya binip Dünya Ticaret Merkezi önünde inebilir ve oradan devam edebilirsiniz.
Madison Caddesi
New York’un ünlü caddelerinden biri olan Madison Caddesi’nin ismi ağırlıklı olarak reklam ve pazarlama dünyasıyla anılıyor. Hatta “Madison Avenue Teknikleri” olarak adlandırılan bu durumu William Safire “duygularla oynamak için iletişim medyasının hileli ve ustaca kullanılması” olarak ifade etmekte. Bu cadde güzel manzaralar ve lüks alışveriş olanakları sunmasıyla ön plana çıkıyor.
Flatiron
Birçok film sahnesinden de hatırlanabilecek Flatiron, üçgen formu ve Beaux-Arts tarzı mimarisiyle öne çıkmasına karşın ütüye benzetildiği için bu ismi almış. Yapıldığı dönemde dünyanın sayılı gökdelenlerinden biri olan Flatiron, çevresindeki keyifli alanlarıyla da dikkat çekiyor. Beşinci Cadde ile Broadway’in kesiştiği noktada konumlanan bina 1902’de açılmış ve yapımı sadece bir yıl sürmüş. Binanın yapımında çelik çerçevenin kullanılması, döneminde çığır açan bir yenilik olmuş. 1966 yılında ise Flatiron Binası, New York şehrinin simge yapılarından biri unvanını kazanmış.
Öneri: Flatiron’un karşısında yer alan Madison Park’ında kahvenizi içerek bu binayı seyredebilirsiniz.
The Vessel
2019 yılında tamamlanan ve tamamen çelikten yapılan The Vessel’in üst katından şehrin manzarasını seyredebilme imkanınız var. 16 kattan oluşan The Vessel, ilginç formu ile kısa zamanda turistlerin gözdesi olmuş. Ben abartıldığı kadar görülmesine gerek olduğu görüşünde değilim. Eğer imkanınız olursa listenize ekleyin derim. Zamanınız kısıtlı ise görmezseniz bir şey kaybetmezsiniz görüşündeyim.
Chelsea Market
Chelsea Market, Nabisco Fabrikası olarak da bilinen National Biscuit Company’nin genel merkeziymiş ve Nabisco tartışmasız en başarılı ürünü olan Oreo kurabiyesini burada icat etmiş. Burası dünyanın en büyük kapalı gıda ve perakende pazarlarından biri olarak kabul ediliyor. Buranın orijinal formu aslında bir bisküvi fabrikasıymış ve yapı 1997 yılında yenilenerek alışveriş, yeme-içme ve kültürel etkinlikler için bugünkü mekan haline getirilmiş. Burada yerel lezzetleri ve farklı kültürlere ait yemekleri bulabilmek mümkün. Bundan dolayı yemek molasını burada verebilirsiniz. Chelsea Market Manhattan’ın kültürel ve gastronomik yaşamında önemli rol oynayan mekanlardan bir tanesi konumunda.
Not: Chelsea Market’i görmeye geldiyseniz hemen yanındaki Pier 57 Çatı Park’ını da mutlaka görün derim.
Greenwich Village
New York’ta gezmekten en çok keyif aldığım sokaklar sanırım Greenwich Village’de bulunuyordu. Her şeyden önce o gökdelenlerin baskısı bu bölgede yok 😊Sokaklarda bol bol kahve ve yemek mekanları var. Greenwich Village’de yürürken biraz kayboldum ama keyifli de oldu. Beat Kuşağı ve 1960’larda hippiler gibi önemli kültürel hareketlerinin de buradan doğduğunu belirteyim. Parkları, sokak sanatçıları, üniversitesi ile gerçekten keyifli bir bölge.
Öneri: Greenwich Village yer alan ve New York’un en eski barlarından olan (bir zamanlar genelev olarak da kullanılmış) Ear Inn’de bir şeyler içerebilirsiniz.
Washington Square Park
Greenwich Village’ın merkezi bir buluşma noktası konumunda ve tam bir dinlenme noktası. Flatiron’dan başladığım yürüyüşümün ilk molasını burada verdim. Park özellikle hafta sonları çok hareketli. Bu park adını Amerika Birleşik Devletleri’nin ilk başkanı George Washington’dan almış. Burası 19. yüzyılda mezarlık olarak kullanılırken daha sonra park haline getirilmiş. Parkın içerisinde sanatçılar, müzisyenler oldukça fazla 😊
SoHo (South of Houston Street)
New York’un bir diğer ünlü semtlerinden bir tanesi de SOHO. Bu bölge ağırlıklı olarak dökme demir binalarıyla ön plana çıkıyor. 19. Yüzyılda endüstriyel amaçlar için inşa edilen bu yapılar, günümüzde mağazalara ve restoranlara dönüşmüş durumda. SoHo’nun dünyanın en büyük dökme demir bina yoğunluğuna sahip bölge olduğunu da belirtelim. Herhangi bir kar amacı gütmeyen “Film Forum” sineması da Soho’da yer alıyor. Eğer çok bol vaktiniz varsa SoHo’daki New York Şehri İtfaiye Müzesi’ni de ziyaret edebilirsiniz.
Chinatown
Dünyanın birçok metropolünde olduğu gibi New York’ta da bir Chinatown var. Buradaki Chinatown dünyanın en büyük ve en ünlü Çin mahallelerinden birisiymiş. Burası 19. yüzyılın sonlarında ve 20. yüzyılın başlarında Çin göçmenlerinin yerleştiği bölge olarak gelişmeye başlamış. Chinatown’daki sokaklar, geleneksel Çin mimarisi ve dekorasyonlarıyla süslenmiş olmasından dolayı organik olarak zaten renkli. Açıkçası New York’ta Chinatown’u ziyaret etmek en son nokta olmalı. New York’a özgün keşfedilecek çok yer varken burada vakit harcamak biraz anlamlı değil. Sadece vaktiniz çok ise uğramanızı öneririm.
Dünya Ticaret Merkezi ve 11 Eylül Anıtı
Bu alan 11 Eylül saldırıları öncesinde dünyanın en büyük iş merkezlerinden biri olan bir kompleks. New York’un sembolü haline gelen ikiz kuleler 11 Eylül 2001’de terör saldırısı sonucu yıkılmıştı. Dünya Ticaret Merkezine yapılan bu saldırılar Amerika Birleşik Devletleri’nin tarihinde bir dönüm noktası olarak kabul edildi. Buradaki alanda 11 Eylül saldırılarına ait anıtları ve konuya yönelik müzeyi görebilirsiniz.
Westfield World Trade Center
Dünya Ticaret Merkezi kompleksinde bulunan Westfield aslında bir alışveriş merkezi. Manhattan’da çok AVM bulunmadığı için burası Manhattan’ın en büyük alışveriş kompleksi. Buranın orijinali 11 Eylül saldırılarında yıkılmış. Bana sorarsanız Westfield sosyal medyada abartılmış bir yer. Sadece mimari açıdan keyifli ama bir alışveriş merkezinden ötesi değil. O yüzden sadece dışarıdan görmek dahi yeterli olur.
Öneri: Buranın dışında yer alan bira evinde bir şeyler içerek mola vermeniz ve bu şekilde izlemeniz.
Wall Street & Federal Hall & Charging Bull
Wall Street hem Amerikan finans sistemi hem de küresel finans dünyası üzerinde büyük etkiye sahip ikonik bir alan. Bu bölgede gezebileceğiniz üç yer var. Birincisi “New York Stock Exchange Building”. Burası meşhur o borsada yer alınca gong’un çaldığı ve binası dışına şirketin bayrakları asıldığı bina.İkincisi ise hemen bu binanın yanında yer alan “Federal Hall”. Burası Amerikan Bağımsızlık Bildirgesi’nin George Washington tarafından ilk kez halka açık bir şekilde okunduğu yer. Ayrıca Federal Hall ABD Kongresi’nin ilk başkanlık sarayı olarak hizmet vermiş bir yapı.
Üçüncüsü ise Wall Street’in Boğası yani Charging Bull. New York’un finansal sembolü olarak kabul edilen bu heykel finansal gücü, cesareti ve refahı temsil ediyor. Bu heykel aslında Arturo Di Modica tarafından illegal bir şekilde Wall Street’e yerleştiriliyor ve daha sonra halk tarafından kabul gördüğü için yerine tekrardan koyuluyor.
Özgürlük Anıtı
Fransa Colmar’a gittiğimde öğrendiğim en ilginç detaylardan bir tanesi Özgürlük Anıtı’nın aslında Fransa’dan Amerika Birleşik Devletleri verilen bir hediye olmasıydı. Bu heykel Frédéric Auguste Bartholdi tarafından tasarlanıyor ve inşa ediliyor. Bu yapı 1984 yılında UNESCO Dünya Mirası olarak ilan ediliyor. Kadın figürünün tacındaki yedi uç, yedi kıtayı ve yedi denizi temsil etmekteymiş. Tacın flamaları ise özgürlüğün ışığını ve ilerlemesini simgeliyor. Heykelin tabanında ise “Amerika’ya Yolculuk” adlı bir şiir bulunuyor. Özgürlük Anıtı, hoşgörü, ilerleme ve insan haklarına olan inancı simgeliyor ve tüm insanların eşitliğini ve özgürlüğünü vurguluyormuş.
NEW YORK BÖLGE 3
New York’ta keyfinizin en yüksek olacağı yer DUMBO olabilir. Burası gerçekten dinlenmelik ve Manhatten’ı izlemek için harika bir yer. Sokak aralarından kahvenizi alarak burada çok keyifli şehir manzarasına ortak olacaksınız. Eğer zorlarsanız Bölge 2 ve Bölge 3’ü aynı gün içerisinde bitirebilirsiniz ama öyle bir durumda güne erken başlayın derim.
DUMBO
DUMBO, Brooklyn’in canlı ve dinamik bölgesi. Hem yerel halk hem de ziyaretçiler için keşfedilmeye değer bir yer. Birçok teknoloji şirketi ve start-up, bölgede ofisleri burada bulunuyormuş. Ayrıca, sokak sanatı ve heykellerle süslenmiş sokaklarıyla da dikkat çekiyor. Bu bölge için en azından 2 saat ayırırsanız keyifli olur görüşündeyim.
Manhattan Köprüsü
O meşhur fotoğrafların olduğu Manhattan Köprüsü DUMBO’da yer alıyor. Buradali sokaklardan o güzel fotoğrafları çekebilirsiniz. New York City’deki beş ana köprüden biri olan bu köprü Manhattan’ı Brooklyn’e bağlıyor. Manhattan Köprüsü, New York’un en ikonik simgelerinden bir tanesi. Köprü, sayısız filmin ve fotoğrafın arka planını oluşturuyor.
Öneri: Dumbo ara sokaklarından kahvenizi alın ve Time Out Market binasının önünde oturarak şehri ve köprüyü izleyin.
Brooklyn Köprüsü
New York bir diğer simge yapılarından olan Brooklyn köprüsünün en önemli tarafı üzerinde yürünebilmesi. Bu köprüde tıpkı Manhattan Köprüsü gibi birçok filmde, fotoğrafta ana obje konumunda.
Öneri: Bu köprüden gece yürüyün ve Manhattan’ı izleyin.
MANHATTAN ÜZERİNDE HELİKOPTER İLE UÇMAK
New York’ta yapılabilecek ve biraz da sıra dışı olan bir aktivite varsa o da şehrin üzerinde helikopter ile uçmak olacaktır. Kapısı açık veya kapalı tercih edebileceğiniz helikopter ile Manhattan üzerinde uçabilir ve baöbaşka bir deneyim yaşayabilirsiniz. Ben Flynyon ile uçtum ve bu deneyim için 200 USD ödedim. İşin püf noktası ise web sitesine girdiğinizde daha uygun görüp alıyorsunuz ama onun için 2 hafta önceden rezervasyon istiyorlar. Aldığınızdan hemen sonra giderseniz ek ücret çıkıyor fakat bence her türlü değer. İmkan ve vaktiniz olursa mutlaka deneyim derim. Küçük eğitimler ve ulaşımı da dahil ettiğinizde bu deneyim için toplamda 3 saatinizi ayırmanız yeterli.
New York her yönüyle etkileyici bir şehir. Umarım seyahatiniz için katkısı olan bir yazı olmuş. Yeni deneyimlerde görüşmek dileğiyle 🙂
Bir yanıt yazın