Artan nüfus, uzayan yaşam ömürleri, gelişen toplumlar, artan hizmet kalitesi, değişen tüketici ihtiyaçları, gelişen ve artan tüketici beklentileri, benzer düzeye yaklaşan ürün kaliteleri ve takibi, küreselleşmenin etkisi sanırım içerisinde bulunduğumuz dönemin özetlenmesine yönelik kullanabileceğimiz bazı tanımlamalar.
Bugün hangi pazar veya sektör olursa olsun yukarıda bahsettiğimiz alanlarda değişimi yakalayabilen, bu değişimleri ürün ve hizmetlerine yansıtarak bir bütün oluşturabilen ve belkide en önemlisi bu yaptıklarını “Bakir Tüketiciler” ile buluşturabilen veya onların kendisine geldiğinde hazır olan markaların etkisinin güçlü olduğu bir dönemdeyiz.
Trendwatching’de yayımlanan bakir tüketici ile ilgili şu bölüm dikkat çekici: Tüketim ürünleri alanında pazara sunulan yeniliklerin baş döndürücü hızı, yeni çıkan bu ürün, hizmet, uygulama, deneyim ya da markaların bir çoğuna aşina olmayan tüketicileri bakir tüketici haline dönüştürüyor. Ancak bakir tüketiciler bu yeniliklerden ürkmek bir yana, bütün bu yeni markaları, ürün, hizmet ve deneyimleri denemek için her zamankinden de istekliler. Özellikle kendilerine sunulan ürün ve hizmetler zahmetsiz, basit, kolay, anlaşılabilir ve elbette eğlenceli olduğu sürece.
Küreselleşmenin getirdiği en büyük sonuçlardan bir tanesi, pazarlara giriş engellerinin yıkılmasıydı. Bu etkiyi yaratan en büyük kanallardan biri ise internet oldu. Daha öncesinde toplumlar genel olarak TV, gazete, radyo ve dergi gibi kanallarda gördükleriyle tüketimlerini şekillendirmekteydi. Yani genel olarak yorumlanırsa tüketimde ve ihtiyaçlarda bir akvaryuma sıkışmışlık söz konusuydu. İnternetin yaygınlaşması ile birlikte bu olgu çok hızlı bir şekilde değişti. Bu değişimle birlikte tüketiciler dünyayı yeniden keşfe çıktı (Bu etkinin oluşmasında da ödeme imkanlarında ortaya çıkan yeni fırsatların etkisinide unutmamak gerekir).
Bu küresel bütünlük içerisindeki değişim elbette ki tüketicilerin sadece yeni marka ve ürünlerle karşılaşması ile kalmadı. Yeni ilişki ve iletişim türlerinin ortaya çıkmasına, markalardan beklenen dürüstlük ve şeffaflık olgusunun nicelikten niteliğine dönüşmesine, beklentilerin ve deneyim standartlarının yükselmesine ortam oluşturdu.
Markalar bakire tüketiciler ile yüzleşirken elbette ki sahip olduğu tüketicileri de unutmaması gerekir. Küçük bir örnek; Toyota’da müşteri sadakati oldukça önemlidir. Markanın araştırmasına göre Toyota müşterilerinin %70’inden fazlası tekrar Toyota marka bir otomobil almak için geri gelmektedir. Oysa diğer pek çok otomobil üreticilerinde tekrar satış oranı sadece %30 düzeylerindedir.
Bugün her iki tüketici kitlesi de birbirleri ile hiç olmadığı kadar iletişim ve dayanışma halinde. Sevdiğim bir söz şöyle; “Yalnız başına sakal insanı filozof yapmaz”. Yani artık sadece iyi üründe ayakta kalmak için tek başına yeterli bir unsur değil. Bu kalitenin yanına çok daha farklı etkenleri koymak (Tüketici hakları, müşteri ilişkileri vb… Örneğin; Tansaş gerçekleştirdiği “Tüketici Hakları” stratejisiyle 3 yıl içinde 100 milyon dolar zarardan 800 milyon dolar kara geçti) gerekecektir. Karşınızda her geçen gün konusunda uzmanlaşan tüketicilerden bahsediyoruz. Bakir tüketiciler hep daha iyisini bekliyor, daha iyisini daha ucuza almak istiyor. Daha önceden markaların yönlendirmesinde olan piyasaların dinamikleri bugün bakir tüketicilerin etkisinde oldukça hızlı değişim gösterebiliyor.
Kürselleşmenin getirdiği güç ile birlikte bakir tüketiciler markalar için bir fırsat olmasının yanında aynı zamanda zorlayıcı bir etken olarak da ortaya çıkıyor. Çünkü deneyimli bir tüketici kitlesinden bahsediyoruz. Ürünler, fiyatlar, kalite ve garanti şartları, tüketici hakları vb. konularda deneyimli (Çoğu zaman markadan çok daha fazla deneyime sahip) bir kitle.
Bakir tüketicilerin daha uygun fiyata daha yüksek beklentilerinin olmasının yanında yeniliklere olan açlıklarını da unutmamak gerek. Yeni olan bir şeyi kullanmaya olan eğilimleri oldukça yüksek. Bu durum aynı zamanda küresel piyasanın hareketlenmesinde de önemli bir etken olmasının yanında rekabet şartlarınıda sertleştiren bir faktör. Bu iştah açlığı piyasadaki tekel markaların gücünü ciddi oranda etkilemekte. Kısacası güç olgusunda sermaye etkisinin zayıfladığı tüketici etkisinin arttığı bir gelişim içerisindeyiz.
Bu kitlenin aynı zamanda uyum sağlama kapasitesi oldukça yüksek. Denemekten korkmayan, yeni olanı hemen kabullenen ve uyum sağlayabilen bir kitleden bahsediyoruz.
Sonuç olarak küreselleşmenin akabinde markalar bugün bakir tüketiciler ile karşı karşıyalar. Aynı ürünü tüketmesine karşın sadece markası farklı olduğu için yeni bir tüketim eğilimine girebilecek bir kitle. Bu kitleyi kaçırmamak markalarında küreselleşmeleri ile direkt olarak ilgili. Bunun anlamı sadece satış yapmak değil elbette. En güçlü pazardaki tüm hizmetlerin gidilen ülkelere özel yerelleşmesinin yanında değişimlere adapte olabilecek bir yapıyı da oluşturmaktan bahsediyoruz. Bu adaptasyonun yanında iletişim kurulabilir olmanızda bir diğer etken. Yani bakir tüketicilerin size ulaşabileceği kanalları iyi kullanmak ve oralarda yaşayabilir bir marka olmak gerek. Bakir tüketicileri fırsata dönüştürebilen markalar bugün pazar paylarını radikal bir şekilde arttırabilme imkanına sahipler. Bunun oluşması için ise tabii ki marka olarak bakir tüketicilerin size gelmesini bekleyerek değil onların sizi tercih etmesini sağlayacak farklılaşmaları bünyenize adapte ederek sağlayabileceğinizide unutmamak gerek.
Kapak Görsel Kaynak: http://www.ccnow.com/files/consumer-protection.jpg
Bir yanıt yazın