Bugün yaşanan olaylardan sonra bu parkın nasıl bir yer olduğunu anlatmak istedim. Belirli kalıplara sokularak anlatılmaya çalışılan bu insanlar aslında orada neler yapıyor, nasıl yaşıyor ve ne konuşuyorlar?
Toplumun her kesiminden farklı görüşe sahip binlerce insanın oluşturduğu ve yaşamak istenilen ideal ülke tanımı bugün sözlüklerde GEZİ PARKI olarak yerini aldı. Burada özgür, barışçıl, okur-yazar, sanatsal bir ülke modellemesi mevcut. Bunları üç gün boyunca parkta kalarak gözlemledim…
Hayat Sıradan ve Günlük
Buradaki insanlar günlük hayatlarında nasıl yaşıyorlarsa o şekilde yaşamlarına devam ediyorlar. Müdahale olursa şunu yapalım, böyle yapalım gibi şeyler ne konuşuluyor, ne de buna hazırlık yapılıyor. İnsanlar terlikleriyle, eşofmanlarıyla oturuyor. Bugün birçok görüntüde gördüğünüz insanların hiç biri aslında o parkta yer almıyor, zaten istese de alamaz çünkü bu tarz kişiler parktan uzaklaştırılıyor.
Ücretsiz Yiyecek İçecek
Gezi parkının her yerinde yiyecek ve içecek ücretsiz. Herkes var olanını birbiriyle paylaşıyor. Hatta ücretsiz kıyafetlerde veriliyor. Daha ilginç olan ise binlerce insanın bulunduğu bir ortamda bu durumun hiçbir şekilde ve hiçbir şartta istismar edilmemesi. Parkın içinde yer alan seyyar satıcılar dışarı çıkartılıyor. Parktaki insanlar paylaşımı şekil olarak değil, kültür olarak benimsemiş. Gezi Parkında PARA hükmünü yitirmiş …
Açık Oturumlar
Parkın birçok yerinde açık oturumlar yapılıyor. Bu oturumlarda herkes fikirlerini istediği şekilde dile getirebilme hakkına sahip. Eğer fikri seviyorsanız alkışlıyorsunuz, sevmiyorsanız susuyorsunuz. Bir kişi sözü biraz uzattığında dahi kimse tepki göstermiyor, sabırla dinliyor. Ülkemiz demokrasisinin ihtiyacı bu anlayışa sahip olabilmek. İşte bu Gezi Parkı’nda mevcut . Görmek zor değil önemli olan nasıl baktığınız… Oturumlarda her kuşaktan insan konuşuyor. Dinlediğim bir oturumda 68 kuşağından bir kişi çıkıp tüm 90’lı kuşaktan tüm samimiyeti ve içtenliği ile özür diledi. Bugün özür dilemenin bir erdem olduğunu anlayamayan birçok insana umarım bu oturumlar pusula olur…
Parkın Bir Çok Yerinde Kütüphane Var
Burada herkes bir şeyler okuyor, tartışıyor, dinliyor… Bugün ülkemizde bir şehrin (büyük şehirler hariç) sahip olduğu kütüphane sayısı bir kaçı geçmezken burada parkın birçok noktasında farklı tarzda kütüphaneler kurulmuş. Kitap bağışı yapmak sıradan bir durum haline gelmiş. Parkta oturan özgün kitle daima bir şeyler okuyor. Yaşanan durum hakkında insanları daha fazla bilinçlendirmek için broşürler dağıtıyor. Bu broşürlerde dikkat çeken bir nokta ise hiçbir şekilde siyasi propagandanın yapılmaması. Dün yanımda oturan bir kız Batman’i okurken diğer yanındaki birisi Nazım Hikmeti okuyordu. Ötekileştirme yok… Buradaki insanlar için yorum yaparken göz önünde bulundurulması gereken en önemli noktalardan bir tanesi bu olmalı…
Sanatsal Aktiviteler
Ülkemiz maalesef ki sanatsal aktiviteler ve bu aktivitelere katılım açısından çok zengin bir profile sahip değil. Bundan hep şikayet eder, dert yakınırız ama gelin görün ki bu durum sonuçları değiştirmez. Bu sonucun nasıl değiştiğini görmek için geziye bir gelin derim.
Ülkenin daha ileri gidebilmesi için hep ekonomi vurgusu dikte edilir beyinlere. Fakat ekonomi ne kadar iyi olursa olsun sanatın olmadığı bir toplumun gideceği nokta sonludur. Gezide ise var olan durum gerçeğin tam tersi. Sanatın farklı renkleri ve tonları parkın hemen hemen her yerinde. Yoldan geçenler mutlaka bir dakikalarını ayırıp oradaki aktiviteye katılım gösteriyorlar. İnsanlar burada yazıyorlar, çiziyorlar, oynuyorlar, söylüyorlar…
Birlik ve Bütünlük
Parkta her grup kendi düşüncesini en özgür biçimde ifade ediyor. Bundan bir hafta önce buradaki grupların isimlerini saysanız bırakın yan yana gelmelerini isimlerini aynı cümle içinde dahi kullanamazdım. Bugün ise parkın her yerinde, her fikirden binlerce insan yan yana ve kol kola. Bu insanlar birbirlerinin ihtiyaçlarını karşılıyorlar, destek oluyorlar, marşlarını söylüyorlar… Şimdi bu ortamda şu soru akıllara geliyor aslında; bu toplum fikirleri farklı olsa da ortak bir saygı ve hoşgörü şemsiyesi altında birleşebilme potansiyeline sahipken bunca zaman bu toplumu kimler ayrı tutmak için çalışmış?
İnanır mısınız ki Beşiktaş çarşısında onlarca Fenerbahçe ve Galatasaray formalı insanların rahatça gezebileceğini… İnanır mısınız ki karşıt görüş olan grupların birbirlerinin ihtiyaçlarına destek olacağını, yan yana uyuyacağını… İnanır mısınız ki hiç sorgulamadan, ön yargı ve şüphe olmadan insanlar birbirlerini çadırlarında misafir edecek…
İnanın! Bugün gezide çok önemli dersler var.
Temizlik
Parkta gece ve gündüz mutlaka temizlik yapılıyor. Birçok çadırın altında sigara içmek dahi yasak. İnsanlar çadırların önünü ve çevrelerini temizliyorlar. Bu bilinçle herkes çevresindekini çevreyi temiz tutması gerektiği konusunda uyarıyor. Gündüz bu çöpler parkın dışına taşınıyor. Bu bilinç sadece bir kaç grupta değil parkın bütününde ortaya çıkınca her zamankinden daha temiz gezi parkı görüyorsunuz.
Güven
Bu fotoğrafı gece yarısı 03.30’da çektim. Taksimde parkın önünde hiç tereddüt etmeden uyku tulumlarını çıkarmış uyuyorlar. Siz inanır mıydınız bilmem ama bana birisi gece o saatte orada tek başına birileri bu şekilde yatacak dese inanmazdım, unutmayın Taksimden bahsediyoruz. Bu fotoğraf sanırım parkın içine girmeden dahi bir çok şeyi yorumlamaya yetiyor. Parkın içinde ise kimsede birbirine karşı en ufak bir güven sorunu yok. Bunu orada bulunan insanların rahat yaşam şekillerinden yorumlayabiliyorsunuz.
Saygı ve Hoşgörü
Ahh saygı ve hoşgörü. Sen yıllardır hemen yanımızdaymışsın da biz seni görememişiz…
Yurt dışına çıkan insanların anlattıkları ilk örnektir oradaki toplumun birbirlerine karşı saygılı ve hoşgörülü yaklaşımı. Bugün Gezi Parkı saygı ve hoşgörünün uzakta olmadığını bizlere net bir şekilde gösterdi. Parkta birbirine çarpan insanlar birbirinden özür diliyor, inanca olan olmayan veya farklı olan insanlar aynı masa çevresinde buluşup tartışıp, fikirlerine özgürce dile getiriyor… Benim kaldığım bir çadırda Alman ve İngiliz arkadaşlarımız vardı. Sohbet ettik, tartıştık, birbirimizi dinledik.
Mizah
Mizah parkın her yerinde. İnsanlar sürekli gülüyor. Vakitleri o kadar keyifli geçiyor ki kimsede en ufak bir stres yok. Mizah, ruhun güneş ışığıdır der Buhver – Lytton. İşte buradaki insanların durumunu özetleyen en güzel söz aslında. Ayrıca herkes çadırının girişine veya kurdukları ortak sohbet alanlarına kendi mizahlarını yansıtmış. Gece olduğunda ve park sakinleştiğinde mizahın katsayısı artıyor.
Umarım her şeyin daha iyiye gideceği günler bizi bekler…
Buna tüm kalbimle inanıyorum…
Bir yanıt yazın