Bulgaristan’ın hem ekonomik hem ticari hem de turizm merkezi olan Sofya’ya ikonik bir yolculuk yapmak için Sofya Ekspresi’nden biletimi aldım ve yola çıktım. Toplamda 13 saat süren yolculuk sonrası Sofya’ya ulaşmayı başardık. Keyifli ve deneyimsel bir yolculuk olduğu için genel anlamda keyif aldığım bir yolculuk oldu. Merak ederseniz Sofya Ekspresi yolcuğuma dair detaylara buradan , vlog’a ise aşağıdan ulaşabilirsiniz.
Sofya, kompakt yapısıyla gezmesi son derece kolay ve her şeyin yürüme mesafesinde olduğu bir şehir. Üstelik hem pahalı değil hem de genel olarak güvenli. Turistler için ucuz uçak biletleriyle popüler bir destinasyon olan Sofya, Balkanlar’ın kalbinde ve Vitoşa Dağı’nın eteklerinde yer alıyor. 1.3 milyon nüfusa sahip bu şehir, aynı zamanda Bulgaristan’ın da başkenti konumunda. Tarihi MÖ 8. yüzyıla kadar uzanan Sofya’da, Osmanlı egemenliğinin uzun yıllar süren etkisini hissedebilirsiniz, ancak tarihi eserlerde daha çok Roma İmparatorluğu’nun ve Sovyet rejiminin izlerini göreceksiniz.
Avrupa’nın en eski şehirlerinden biri olan Sofya, doğru bir planlama ile bir günde rahatlıkla gezilebilecek bir yer. Nereden bakılırsa bakılsın hafta sonu seyahatleri için ideal bir lokasyon. Sabah trenden indikten sonra şehri 8-9 saat içerisinde gezip tekrar trenle İstanbul’a döndüm ve neredeyse her yeri görme şansı buldum. Şehirde birçok tarihi yapının ücretsiz olarak gezilebilmesi de büyük bir avantaj.
Sofya’da Sovyet döneminin izleri, şehrin tarihi ve kültürel mirasının önemli bir parçası. Sovyet tarzı binalar, sosyalist realist mimari tarzında inşa edilmiş ve genellikle büyük, blok benzeri yapılar ve sade süslemelerle karakterize edilmiş.
Bu şehir sadece tarihiyle değil, aynı zamanda canlı gece hayatı ve kumarhaneleriyle de tanınıyor. Bu yönüyle hem eğlence hem de heyecan dolu bir şehirden bahsediyoruz. Yaklaşık 110,993 km²’lik yüzölçümü ile Avrupa’nın en büyük 15. ülkesi olan Bulgaristan, kişi başı GSYİH ile 12,000-13,000 ABD doları seviyesinde yer alıyor. Ekonomik büyüklük açısından ise Avrupa Birliği ülkeleri arasında 25’inci veya 26’ıncı sırasında. 2007 yılında Avrupa Birliği’ne tam üye olarak katılan Bulgaristan, bu üyeliğe giden yolda 12 yıllık bir süreç geçirmiş. Günümüzde ise Bulgaristan, parlamenter demokrasi yönetim biçimiyle yönetiliyor.
SOFYA GEZİ PLANI NASIL OLABİLİR?
Ben Sofya’yı aşağıdaki şekilde planlayarak 8-9 saat içerisinde gezdim. Gezilecek yerlerin neredeyse %80’i birbirine çok çok yakın. Sadece Boyana Kilisesi’ne ulaşım için taksi kullanılabilir.
Canlı Harita -> https://maps.app.goo.gl/BDxtgNu5KQb2X5yU9
SOFYA TAKSİ ÜCRETLERİ
Sofya’da taksi kullanmaya hiç gerek yok ama Boyana Kilisesi için falan isterseniz gündüz açılış ücreti 2.1 BGN (Bulgar Levası). Kilometre başına ücret ise 1.1 BGN. Boyana Kilisesi, Vitosha Bulvarından taksi ile ortalama 15-20 dakika sürüyor ve gidiş-dönüş için ortalama 450-500 TL arası ücret ödüyorsunuz.
SOFYA TARİHTE HANGİ İSİMLERİ ALDI
Sofya, tarih boyunca farklı uygarlıkların ve kültürlerin izlerini taşıyan, adeta bir zaman yolculuğuna davet eden bir şehirdir. Traklar ve Roma İmparatorluğu döneminde “Serdika” olarak bilinen şehir, Orta Çağ’da “Sredets” adıyla anılıyormuş. Bizans İmparatorluğu döneminde “Triaditsa” ismini almış ve 14. yüzyıldan günümüze kadar ise “Sofya” olarak anılmaya devam etmiş.
SOFYA’DA NEREDE KALINIR?
Ben günü birlik Sofya Ekspresi ile geldiğim için konaklamamı trende halletmiştim. Burada konaklama yapmak için ise en ideal yerlerin Vitosha Bulvarı çevresi olacağını düşünüyorum.
SOFYA’DA GEZİLECEK YERLER
Aleksandr Nevski Katedrali
Sofya’da gezilecek en önemli eserler arasında yer alan Aleksandr Nevski Katedrali, Belgrad’daki Aziz Sava Katedrali’nden sonra Balkanlar’daki ikinci büyük katedral. Yapı olarak Neo – Bizans stilinde inşa edilen katedralin açık çevresi sayesinde bu muazzam yapının ihtişamını daha kolay ve keyifli bir şekilde görebilirsiniz. Tam 3170 metrekarelik bir alanı kaplayan ve 53 metre yüksekliğe sahip olan bu katedralin içerisine aynı anda yaklaşık 10.000 kişi sığabiliyor. Aleksandr Nevski Katedrali, Sofya’nın simgelerinden biri olup, 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı’nda (Rus-Türk Savaşı) Bulgaristan’ın Osmanlı İmparatorluğu’ndan bağımsızlığını kazanmasında önemli rol oynayan Rus askerlerinin anısına yapılmış. Bu savaş, Bulgaristan’ın bağımsızlık yolunda attığı en önemli adımlardan biri olduğu için katedral halk için büyük bir anlam taşıyor. Katedrale ismini veren Alexander Nevsky ise bir Rus Prensi olup, savaşın kazanılmasında büyük pay sahibiymiş. Kendisine Rusça’da ‘muzaffer’ anlamına gelen “Nevsky” soyadı verilmiş. Katedralin adı da buradan gelmekteymiş. Burasını hafta içi 10 – 16 saatleri arasında ziyaret edebilirsiniz. Giriş ise ücretsiz.
Sofya Sinagogu
Avusturyalı mimar Friedrich Grünanger tarafından tasarlanan Sofya Sinagogu, Avrupa’nın üçüncü büyük sinagogu olma özelliğini taşıyor. “Architectural Digest” dergisine göre, sinagog Mağribi ve Venedik stilinde inşa edilmiş. Bu muazzam yapı, 1944 yılında II. Dünya Savaşı sırasında ciddi hasar görmüş ve 100. yılı için toplanan bağışlarla restore edilmiş. İç mekandaki süslemeler, dev menora ve 2 tondan fazla ağırlığa sahip pirinç avize Viyana’dan özel olarak getirilmiş. Sinagog, yaklaşık 1.800 kişilik kapasitesiyle büyüleyici bir iç mekana sahip. Ayrıca, ikinci katında II. Dünya Savaşı sırasında kurtarılan Bulgar Yahudilerine ithaf edilen ve onlara ışık tutan bir sergiye ev sahipliği yapan küçük bir müze de bulunuyor. 1970’li yıllarda, Bulgaristan başbakanının kızı bu mekânı akustiğinin mükemmelliği nedeniyle opera salonuna dönüştürmek istemiş ancak, cemaatlerin müdahalesiyle sinagog olarak kalması sağlanmış. Sofya Sinagogu, Pazartesi’den Cuma’ya 09:00 – 13:30 ve 14:00 – 16:30 saatleri arasında ziyarete açık. Giriş için ise sembolik olarak 5 Leva talep ediliyor.
Banya Bashi Camii
Avrupa’nın en eski camilerinden bir olan Banya Bashi Camii, Molla Efendi Kada Seyfullah’ın maddi destekleriyle 1566-1567 yılları arasında inşa edilmiş. O yüzden bu yapı Molla Efendi Camii olarak da bilinebiliyor. Bu cami aynı zamanda Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesi’nde “Sofya’da en güzel minaresi olan cami” olarak da geçiyor. Cami doğal termal kaynakların üzerine inşa edilmiş durumda. Zaten caminin duvarlarından çıkan buharı da gördüğünüzde bunu daha net anlayacaksınız. Caminin Mimar Sinan tasarlandığı söyleniyor fakat bazı kaynaklarda ise bu bilginin teyit edilemediği yönünde de bilgiler mevcut. O yüzden yazıyorum ama soru işaretini de bırakıyorum. İçerisinde hat sanatı ile işlenmiş çiniler olmasına ve her ne kadar Avrupa’nın ilk camilerinden bir tanesi olsa da, içerisine girdiğim zaman farklı bir yapı gibi gelmedi. O yüzden geldiğinizde görmek için 15 dk civarlarında ayırsanız yeterli olacaktır.
Boyana Kilisesi
10. yüzyılın sonları ile 11. yüzyılın başlarında inşa edilen Boyana Kilisesi, UNESCO tarafından Dünya Mirası Listesi’ne dahil edilmiş, zamana meydan okuyan önemli bir eser. Boyana Kilisesi, bu farklı dönemlerde inşa edilmiş üç ayrı yapının birleşimiyle dikkat çeker. Üç farklı dönemde inşa edilen bu kilisenin doğu kanadı, Aziz Nikola’ya adanmış tek apsisli küçük bir şapel olarak 10. yüzyılın sonunda ve 11. yüzyılın başında yapılmış. Kilisenin dışı seramik kaplı, iki katlı yapısı ise 13. yüzyıl ortasında inşa edilmiş.
Batıya doğru genişletilen ve yerel halkın bağışlarıyla yapılan üçüncü kısım ise 19. yüzyıl ortasında eklenmiş. Kilisenin en çarpıcı özelliklerinden biri, içinde yer alan ve 80 farklı sahneyi, 240 insan figürüyle canlandıran muhteşem freskleri. UNESCO, bu fresklerden en üstün sanatsal değere sahip olanlarının 13. yüzyılda yapılanlar olduğu belirtiliyor. 1917’de kilisenin etrafına inşa edilen park sayesinde, Boyana Kilisesi modern trafiğin etkilerinden korunmuş ve çevresi güvence altına alınmış. Boyana Kilisesi, Pazartesi’den Pazar’a 09:30 – 18:00 saatleri arasında ziyarete açık ve giriş ücreti 185 TL’dir.
Sveta Nedelya Kilisesi
Neo-Bizans tarzında inşa edilen ve görkemli bir dış cepheye sahip Sveta Nedelya Kilisesi’nin tarihi aslında 10. yüzyıla kadar uzanıyor. Temeli taştan olan bu yapının geri kalanı ilk yapıldığında ahşapmış. Eski kilise, daha sonra inşa edilecek Katedral için yer açmak amacıyla 1856’da yıkılmış. Yapıldığından bu yana birçok defa yıkılmış ve yeniden yapılmış tarihi bir yapıdan bahsediyoruz. Kilise, en büyük yıkımlarından birini ise Bulgar Komünist Partisi üyeleri tarafından 1925 tarihinde düzenlenen ve Bulgaristan’da görülen en büyük bombalı saldırıda almış. En yüksek kubbesi 31 metre uzunluğunda olan yapının içerisinde Bizans döneminden kalma duvar resimlerin de mevcut. Burayı haftanın her günü 08:00 – 18:00 saatleri arasında ücretsiz olarak gezebilirsiniz.
Nazım Hikmet Boris Parkı (Sofya’nın İlk Parkı)
Borisova Gradina Parkı gerçekten çok büyük ve inanılmaz etkileyici bir doğaya sahip. Buranın içerisinde sanırım 2 saat civarında yürüyüş yaptım. Şehrin merkezinde böylesine bir alan çok etkileyici geldi. Bu park 1884 yılında Sofya’nın ilk parkı olarak kurulmuş. Park aslında Prens Boris onuruna isimlendirilmiş. En önemli Türk şairlerinden biri olan Nazım Hikmet 1951’de Türkiye’den ayrılmak zorunda kalmıştı. Nazım Hikmet, birçok Doğu Avrupa ve Sovyet ülkesinde yaşamış ve bu ülkelerde büyük saygı gören bir kişilikti. Nazım’ın eşinin bir mektupta bahsettiği ve “Münevver’den Mektup Aldım” şiirinde ayrılıklarının boyutunu simgeleyen yer Boris parkıdır. Borisova Gradina Parkı içinde, Nazım Hikmet’in anısına bir heykel ve anıt yer alıyor. Bu anıt, Nazım Hikmet’in sanatına ve mücadelesine duyulan saygının bir ifadesi olarak dikilmiş.
Ivan Vazov Ulusal Tiyatrosu
Sofya’da en sevdiğim yerlerden bir tanesi Ivan Vazov Ulusal Tiyatrosu’nun olduğu çevreydi. Bu tiyatro Bulgaristan’ın en eski ve en prestijli tiyatrosu konumunda. İsmini Bulgaristan’ın ulusal yazarı olarak kabul edilen Ivan Vazov’dan almış. Binanın dış cephesi, Neo-Klasik tarzda inşa edilmiş. Tiyatro binasının içi ise altın varaklar, kristal avizeler ve zarif freskler gibi zengin detaylar ve süslemelerle dolu. Tiyatro gerçekten büyük. Üç sahnesi bulunan Ivan Vazov Ulusal Tiyatrosu 780 koltuklu ana sahne, 135 koltuklu oda salonu ve 88 koltuklu apostol karamitev sahnesi. İmkanınız olursa burada bir oyun izlemenizi de öneririm. Oyunlara ise buradan bakabilirsiniz.
Sofya Şehir Bahçesi
Ivan Vazov Ulusal Tiyatrosu’nun hemen önünde park, havuz ve tarihi binalar gerçekten keyifli. Önündeki alan aynı zamanda “Sofya Şehir Bahçesi” olarak geçiyor ve kitap okumak, piknik yapmak veya sadece doğanın tadını çıkarmak için ideal bir yer. Hatta bu parkın içerisine girmeden çevresindeki kafelerde bir kahve içmenizi de öneririm.
Vitosha Bulvarı
Buraya Sofya’nın İstiklal Caddesi diyebiliriz. Adını ünlü Vitosha Dağı’ndan alan bu cadde alışveriş merkezi konumunda. Bulvar boyunca yer alan binalar, 19. ve 20. yüzyıl mimarisinin güzel örneklerini görebilirsiniz. Yaklaşık 2 kilometre uzunluğundaki Vitosha Bulvarı, Sofya’nın kalbinde yer alan, tarihi, kültürel ve sosyal açıdan zengin bir cadde.
Ulusal Kültür Sarayı
Ulusal Kültür Sarayı, Bulgaristan’ın 1300. kuruluş yıl dönümünü kutlamak amacıyla 1981 yılında açılmış. Bu yapı aynı zamanda Avrupa’nın en büyük çok işlevli konferans salonlarından da bir tanesi konumunda. Binanın içinde inşa edildiği siyasi dönemin hiçbir sembolü bulunmadığını da belirteyim. “ Hafta içi 09:00 – 19:00, hafta sonu ise 10:00 – 19:00 saatleri arasında açık olan saraya girişler (Özel etkinlikler hariç) ise ücretsiz.
Sofya Merkez Pazarı
Ne zaman bir şehri gezmek istesem böylesi merkez pazarlar hep ilk adreslerimden olmuştur. Şehri bu tarz noktalarda çok daha iyi gözlemleyebiliyorsunuz. 1909-1911 yılları arasında inşa edilen pazar yeri, Fransız mimar Naum Torbov tarafından Neo-Rönesans ve Neo-Barok mimari tarzlarının bir kombinasyonu olarak tasarlanmış. İçerisinde geleneksel Bulgar lezzetlerinin yanı sıra uluslararası yiyecek ve içeceklerin de bulunduğu birçok kafe ve restoran bulunuyor. Yerel tatları denemek için de oldukça ideal bir adres.
Sveti Nikolay Mirlikiyski Kilisesi
1914 yılında Rus Çarı II. Nikolay’ın emriyle inşa edilen bu kilise şehrin merkezinde küçük ve kompakt bir yapıda. İçerisinde gezilecek bir şey olmamasına karşın dış mimarisi Rus Neo-Byzantine mimari tarzında ve keyifli bir görünüme sahip. Geçerken yolunuzun üzerinde maksimum 5-10 dakika uğrayacağınız bir adres olsun ama görmezseniz de eksik kalınacak bir lokasyon olmadığını belirteyim.
Aslanlı Köprü ve Kartal Köprüsü
Bu köprüler çok öncelerden aslında Sofya’nın sınırlarını oluşturuyormuş. Kartal Köprüsü Vasil Levski Bulvarı’nın başlangıcında ve Borissova Gradina Parkı’nın hemen yanında bulunuyor. Aslanlı Köprü ise Vitosha Bulvarı ile Maria Luiza Bulvarı arasında yer alıyor. Kartal köprüsündeki kartallar özgürlüğü, gücü ve korumayı simgelerken, aslanlı köprüdeki aslanlar ise gücü ve cesareti temsil eder ve Sofya’nın tarihindeki önemli olaylara atıfta bulunur.
SOFYA’DA NE YENİR?
Kozunak (Bulgaristan Paskalya Çöreği)
Bulgaristan’da Paskalya döneminde yapılan yapılan geleneksel bir tatlı ekmek türü olan Kozunak’ı bulursanız deneyebilirsiniz.
Kaşkaval Peyniri
Balkanlarda çok meşhur bir peynir türü olan Kaşkaval, hafif keskin, zengin ve tuzlu bir yapıya sahip. Genellikle oturulan yerlerde oluyor ve alkollerin yanında da güzel gidebiliyor.
Banitsa
Bulgar mutfağının önemli ürünlerinden biri olan Banitsa, ıspanaklı, balkabaklı ya da peynirli olarak yapılan bir börek türü. Türkiye’deki birçok börekle benzer tatlara sahip ama burada da rahatlıkla birçok yerde ve fırında bulabileceğiniz bir lezzet.
Moussakka
Musakkanın bir anlamda Bulgar versiyonu olan ve Moussakka olarak anılan bu yemekte musakka ile patates, kıyma ve yoğurt tabakası yer alıyor.
Sofya’ya Schengen veya Bulgar vizesi olmadan maalesef seyahat edemiyorsunuz. Eğer vizeniz varsa hafta sonu için değerlendirilebilecek destinasyonlardan bir tanesi. Hem uygun fiyatlı hem de gezmesi oldukça kolay. Kayak yapmayı seviyorsanız da özellikle kış aylarında Bulgaristan’ın en ünlü kayak merkezlerinden biri olan ve Pirin Dağları’nda yer alan Bansko’yu öneririm. Eğer vaktiniz olursa da Cuma akşamı İstanbul’dan tren ile Sofya’ya gelerek Pazar akşamı dönüş planı yapabilirsiniz.
Bir yanıt yazın